Gitmedim.Dakikalar geçti ilk önce. Telefonumda ki mesaja baktım uzun uzun,sonra bir kaç saat oldu, oturduğum yerde kalmaya devam ettim. Telefonu da bir kenara atmıştım. Kasetteki şarkıları yarılamıştım. Kkami sanırım yorulmuş olmalıydı erken yatmıştı,onu izliyordum. Gitmek istedim ama bundan nefret ettim.
Bir hafta boyunca yaşadıklarımın cezasını ona çektirmek isterken pişman olmuş bir Felix ile karşılaştım. Bir anda ortaya çıkıp benle buluşmak istediğinde,onun istediğini yapmak istemedim sinirimi yatıştırır diye düşünmüştüm. İntikam mı alıyordum yoksa ona tekrar bağlanmaktan korkuyor muydum diyeydi bu çekilmeli ruh hallerim, anlayamıyordum.
Saat gece yarısını geçti, üç oldu. Belki daha geç. Hala gitmemiştim, bilmiyorum içimdeki sinir pişmanlığa dönüşmüştü.
Kasetin a yüzünü bitirmiştim, müzik zevki güzeldi, hayır ona olan sinirimi unutturacak kadar güzeldi. Telefonumu bıraktığım yerden aldım,cevap vermediğim mesajına baktım.Sonra ayağa kalktım,odamdaki ceketimi aldım Walkman'i ve kulaklığı çıkarıp ceketimin cebine bıraktım. Uyuyamayacaktım anlaşılan en azından biraz hava alıp evime geri dönebilirim diye düşündüm.
Cızırtılı sokak lambasının sokağa düşürdüğü loş ışığın altında yürürken cebimde olan Walkman'i ve kulaklığımı çıkarıp tekrar başıma yerleştirip başlattım.
Sokağı saptım, iki sokak arkaya gidiyordum daha doğrusu adımlarım beni götürüyordu. Bir nevi kendimi de kandırıyordum sanki oraya gitmemek için tüm gün direnmemiştim değil mi?
Kendinle çelişiyorsun Felix.
Bu aralar kafam biraz karışıktı.Şarkılar bana eşlik ederken adımlarımı hızlandırdım. Yürümeye devam ettim. Bozuk sokak lambası uzun yolun bir öbür ucunda sonunda görüş alanımdaydı, o tarafa doğru yöneliyordum.
İlerledim. Her bir adımda bedenim gerildi, geri dönmek istedim.
Sanırım sokak lambasının altına gelmiştim, ışık gözümü kamaştırmaya başlamıştı.
İyice etrafıma bakındım.
Yoktu.
Ne bekliyordum ki onu bu kadar beklettikten sonra saatlerce beni beklemesini mi?
Bilmiyorum belki de böyle olmasını istemiştim.Düşüncelerimi kafamın içinde susturmaya çalışırken telefonuma gelen mesaj tüm dikkatimi bozmuştu.+90——: Müziğin sesini kıs Felix tüm sokakta yankılanıyor.
O an tüm vücudumun kasılıp adımlarımın istemsizce geriye gittiğini farkettim. Kendimi sakinleştirip sakin bir görüntü takındım. Tamamen arkamı döndüğümde onu gördüm,nasıl hissediyordu sinirli? Gergin?Üzgün? Bilmiyordum.
Bana doğru ilerliyordu.
"Buraya gelmiş olmanı olmanı üstüme mi alınmalıyım yoksa,şarkılarınla yürüyüş mü yapıyordun?"
Yüzümü kaldırıp ona baktım,tüm dikkatini bana vermiş gözüküyordu,gözleri beni izliyor dudağını ısırmadan duramıyordu.
"Hala burda bekliyor olmanı üstüme mi alınmalıyım yoksa sokaktan geçen bir arkadaşına selam mı veriyordun sadece?"
Gülümsedi, dudakları hafif yana kaydı ve gülümsemedikçe belli olmayan gamzesi yanağında belirdi. Aramızdan geçen rüzgar ile adım atarak mesafelerimizi kısaltmıştı,bir elini de omzuma atmıştı.
"Kes sesini Lix." dedi gülümserken.Sonra kahveleriyle izledi beni. "Şimdi gel buraya."
Beni kendine çekerken aramızdaki boşluğu tamamen yok etti, hiç beklemediğim bir anda elleri sırtımı kavramış boynu omzuma yaslanmıştı.
Başta karşılık veremedim,sadece olanı anlamaya çalışıyordum. Biraz sonra kendimi teslim ettim, ellerim sırtını sarmış boynum onun başını bastırdığı yer olmuştu, bana sığınmış gibi hissetmiştim.
Ellerimi ondan çektim, o da yavaşça ayırdı kollarını benden. Şimdi rahat hissetmiyordum. Kollarının beni sarmasını tekrar istemiştim.
Siktir Lix, arkadaş olma yolunda bok gibi gidiyorsun. Saptığın yollar çok farklı duruyor.
Kendimi kontrol edemiyordum, sanki hislerim bağımsız hareket ediyordu benden."Hyunjin?"
"Sadece beklerken bir kaç şişe, emin değilim seni beklerken ikimize aldıklarımı bitirdim işte." Boğuk çıkan sesiyle sözümü kesti, bende bu kızgınlık ile karşılaşmaktan korkuyordum.
"Üzgünüm." Bakışlarım yine yerleri bulmuştu, gerçekten üzgündüm. Yüzüne bakmak istemiyordum.
Kendini biraz daha yaklaştırmıştı, şimdi keskin içki kokusunu daha iyi alabiliyordum.
"Olma, üzgün olmanı gerektirecek bir durum yok."
Sokak lambasının ışığı yüzüme vuruyordu geri çekildim. Cevap veremedim
"Neden saklıyorsun? Yani çillerinden bahsediyorum, bence seni tamamlıyorlar öyle değil mi?" Bakışları tekrardan bana odaklanmıştı.
Çekilerek açtığım mesafeyi kapatmak adına bir kaç adım daha atıp ışığın en duru haliyle vurduğu yere geçtim.Bakışlarım gözleriyle buluştu. "Ne fark eder ki hoşuma gitmiyorlar zaten."
Dudaklarını ıslatıp yanıt verdi.
"Benim hoşuma gidiyor Lix saklama."
Tekrar dudağını ısırdıktan sonra şunları da ekledi "Yürüyelim mi biraz,hem seni eve bırakırım."
Gerilmişe benziyordu.Ellerim kapşonlumun ceplerine gitti.
"Peki." Dedim bir o kadar boğuk ve sokakta yankılanan sesimle.Ona doğru bir adım atarak yakınlaştım.
"Evime giden uzun bir yol biliyorum."