17

2.1K 212 170
                                    



Üzerimi acele ile değiştirip merdivenlerden çıkarken hala belir belirsiz karmaşık duygular içerisindeydim.

Tatlı bir heyecan sarmıştı bedenimi. Ama sonrasını ve ondan bir sonraki gün ne olacağı düşüyordu aklıma.

Muhtemelen tekrardan gidecekti.

Kafamı iki yana sallarken demir, ağır apartman kapısını ittirdim ve çıktım dışarı. Sert bir rüzgar karşıladı beni ilk sonra onun canlı kahveleri.

Yutkunup ona bakarken bir kaç adım ilerledim. Yaslandığı yerden beni görmesi ile doğrulması bir oldu. Bana doğru bir adım attığında kapıdan uzaklaştım. Ona doğru attım adımlarımı, aynı onun bana doğru ilerlediği gibi. Ellerimi gergin bir tavırla ve belli etmek istemeyerek sweatimin ceplerine yerleştirdim.

Bir rüzgar daha esti ama ben nasıl aramızdan geçip gittiğini fark etmedim bile. Hyunjin'in saçlarını uçuşturmasını gözlerini hafifçe kısmasına sebep oldum.

Sanki ağır çekimde ilerliyordu zaman. Bakışı ve kirpiklerini kırpışı bir bir belli ediyordu kendini sezsiz gecede.

"Geldin." Hyunjin hafifçe tebessüm etti. Gözleri parladığı için gülüşünü değil, gözlerini izledim yine. Kafamı belli belirsiz salladım. "Evet," dedim titreyen sesimi toparlamaya çalıştım. "Geldim."

Hyunjin aramızdaki mesafeyi adımları ile kapatarak durdu önümde. Şimdi başımı kaldırıp ona bakmak zorundayım. Ama şikayetçi değildim, onun kusursuz yüzünü izlemek huzuru sürükledi bedenime. Sorgulamadım ben de. Silik sokak lambalarının aydınlattığını yüzünü izledim.

"Nasılsın?" Yutkunarak yüzüme baktı. Hafif şişmiş gözlerimi, silmekten hafif kızarmış göz çevrelerimi ve baygın bakan kahvelerimi izlediğini biliyordum. Pek iyi görünmediğini fark etmiş, pişmanlıkla süzüyordu beni.

"İyiyim." Dedim kısık sesimle. Dudaklarıma çarpıp kayboldu sesim. Duymamıştı belki de. Bilmiyorum, sadece gözlerime bakmaya devam etti. Nefesini bile uzun süre tuttu.

"İyi olacaksın." Başını kısa bir ritimle sallarken. Gergince kaldırdı iki yanında duran ellerinden birini, sweatimin cebinde olan ellerimden birine uzandı yavaşça. Bileğimi yakaladı ve nazikçe çıkarttı onu ordan. Parmakları avuç içime doğru bir yol izledi, başımı eğip bedenlerimizin arasında ellerimize baktım.
O sesli bir şekilde yutkundu ve bir adım daha yanaştı bana.

Parmakları ağırca avuç içime ulaştı, parmaklarıma kenetlendi ve elimi tuttu.

Vermek üzere olduğum nefesi tuttum, tuttuğu elimin dahi titriyor olduğun fark ediyor muydu acaba, nana neler yaptığını biliyor muydu? Düşünmeden duramadım.

"Motora binebilir misin?" Yavaşça arkasına dönen bakışlarını ve yana kayan bedeninin arkasında duran motorunu gördüm. Geri bana baktı. "Motorla gitmezsek yetişemeyeceğiz, söz veriyorum yavaş süreceğim."

Motordaki ürkek bakışlarımı anlamış gibi anlayışla açıkladı bana kendini. Bakışlarım tekrardan ona, beni biraz da yukarıdan izleyen kahvelerine döndü. "Nereye yetişemeyiz?" Diye sordum kaşlarımı çatarken. Hafif bir tebessüm ile baktı bana. Eli biraz sıkılaştı ve geriye adım attı. Bir adım daha atarken tuttuğu elimden kendine çekti beni biraz. Adımlarım küçük mesafeler ile beni ona yakınlaştırdı.

"Görürsün birazdan." Diye mırıldandı beni motorun yanına getirirken. Elimi bırakı ve ikinci siyah bir kask çıkardı motorun kasasından. Yaşadığımız durum dudaklarıma istemsiz bir tebessüm yerleştirmişti.

"Siyah bir motor ve şu gizemli sözler," kask ile bana yaklaşıp aramızdaki mesafeyi kaptırken yüzümü dikleşirdim. Direkt olarak kahvelerine sokak lambalarından çıkan ışığın patlattığı dağılmış saçlarına baktım. "Asi bir çocuk olmak için geriye tek kalbimi kırmak kalıyor." Dedim nefesimi dudaklarında hissettiğini, ağırla bakışlarını kaymasından anlarken.

Wanna be yours |HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin