Telefonumun gösterdiği konuma, sonra da sokağın sonundaki mekanın tabelasına bakıyordum.Geldiğimden emin olunca elimdeki telefonu cebime bıraktım. Havanın pek soğuk olmayışından dolayı ceketimi de çantama sıkıştırmıştım. Yavaşça soğumaya başlayan hava az da olsa ürpertiyordu beni.
Adımlarım çekingen bir tavırla ortaya doğru ilerledi. Kapısına yaklaştıkça boğuk müzik sesi daha da keskin duyulmaya başladı. Derin bir nefes alıp kapının kolunu tuttum. Mekanın ağır kapısını ittirdim ve içeriye girdim.
Mekanın karanlık ortamını aydınlatan göz alıcı ışıklar ve her yerde olan renkli tabelalar direkt olarak gözlerimiz yormuştu. Müzik başımı patlatacak şekilde çalıyor ritimi vücudumun her yerinde hissetmeme neden oluyordu. Çevremi tam olarak algılayamıyordum. Dans eden insanların bedenindeki sıcaklık yükseliyordu sanki.
Bir kaç dakika etrafa boş boş bakmıştım. Üzerimdeki eski bir grubun adı yazan siyah tişörtüm ve siyah kot pantolonumun sadeliği onların gözüne batmış gibiydi. Yanlarından geçtiğim veya çarptığım insanlar bana biraz uzun bakmış, çatık kaşlar ve şüpheli bakışlar ile beni süzüyordu.
Güvende hissetmiyordum, burada ne halt yediğimi dahi bilmiyordum. Zorla yutkundum ve göze battığını düşündüğüm çantamı çıkarıp eline aldım.
Adımlarımın beni bara getirdiğini, müzikten biraz da olsun uzaklaştırdığını anladığımda etrafı inceledim. Barın etrafında oturmuş, fazla dikkat çekmeyen birine doğru adımladım. Sırtına bir kaç dokunma yerleştirip bana dönmesini sağladım.
Orta yaşlardaki adam ne istediğimi anlamak istercesine süzdü yüzümü. Kaşları çatıldı ve diğer insanlar gibi bakışları tişörtümde, elimdeki spor çantasında dolanıp geri yüzüme döndü. "Bir şey mi diyecektin?"
Kafamı iki yana sallarken usulca cevap verdim.
"Ah, evet. Şey," boğazımı temizlerken sesimin çatlamasını ve korkudan altıma sıçmadığımı belli etmemek için derin bir nefes aldım.Şehrin bu taraflarına pek gelmezdim ama yine de çete gibi takılan bu tür kaçık yerler sadece filmlerde olur sanıyordum.
Hyunjin burada değil gibiydi.
"Birini arıyordum da." Dedim. Dudaklarımı hızla ıslattım ve bir nefes aldım can çekişen göğsümün içinde. Adam bar taburesini bana çevirerek elindeki bardağı masaya bıraktı.
"Kimi arıyorsun bakalım."Adam dikkatle ve şüpheci şekilde diyeceğim şeyi bekliyordu.
Bir elin beni bileğimden sıkıca kavradığını geriye, kendine çektiğini hissettiğimde konuşamadım.
"Onunla ben ilgilenirim." Dedi arkamdaki ses.
Onun sesi.Hızla ve belirgin bir şekilde şok içerisinde arkamı döndüğümde bakışları benim üzerimde değil yanımda barda duran adama bakıyordu direkt olarak.
"Yeni konuşuyorduk oysaki," dedi alayla bardaki adam. Hyunjin'in bileğimde ki parmakları sıkılaştı ve bu sefer beni arkasına aldı. Ne saçmalık dönüyordu burda?
"Onu gördüğünü burdan birine dahi söylersen seni gebertirim," dedi dişlerinin arasından konuşurken. Gerildiğimde ve bir kaç bakışın bize döndüğünü hissettiğimde Hyunjin'e yaklaştım biraz. Sakin kalmaya çalışıyor ve hala bileğimi sıkıca tutuyordu.
"Anladın mı beni?" Adam alayla omuz silkip arkasını dönerek yarım kalan birasını içmeye devam etti. Hyunjin'in dudaklarının arasında boğuk bir küfür savunduğunu duydum. Bileğimi sıkıca tutarak ilerlemeye başladık. Konuşmadı ve hızlıca arkada olan bir odaya götürdü bizi ve sertçe kapattı kapıyı.