"Dorothy sırf Toto'yu kurtarmak için kasırgaya rağmen evden çıkar, köpeğini arar. Teyzesi geri dönmesi gerektiğini arkasından bağırsa da Dorothy bi an bile tereddüt etmez, şiddetli fırtınada köpeğini aramaya, en yakın dostuna yardım etmeye çalışmaya devam eder."
Hyunjin'in alnıma temas eden dudaklarının arasından mırıldandığı hikayeyi dinlerken beline sardığı ellerimi ona biraz daha sığınmak istercesine sıkılaştırdım. Kapalı gözlerim ardından hissetmeye devam ettiğim acıyla kaşlarımı üzgünce çattım. Hyunjin'in beni sarmış, uzun kolları hafifçe biraz daha çekti beni kendine, alnına zaten yaslı olan dudakları minik, belirsiz bir öpücüğe çevirdi baskısını.
Bir gözyaşı daha sakince akıp gitti yanağımdan.
Bedenim hala acı içindeydi. Kalbim hala usulca atıyordu. Geçtiğimiz birkaç saati tamamen silmek, yok etmek ve köpeğimi de alıp bu yatakta, onun uzun bedeni ve Kkami'nin minik bedeni ile sonsuza dek kalmak, onlara sığınmak istiyordum sadece.
Aklımdan çıkmıyordu hiçbir sahnesi. Hyunjin geçirdiğim krizi kontrol altına alıp sözleri ve öpücükleri ile sakinleştirdiği bedenime birkaç dakika sarılmıştı. Ayağa kalkmaya çalışmış, Kkami'yi arayacağımı söylemiştim ama ayaklanır ayaklanmaz dönen başım ile son anda Hyunjin yakalamıştı beni. Her ne kadar biraz dinlenmem gerektiğini yalvarır bir ses tonuyla diretse de polisi aramasını istemiştim. Kapımıza gelmiş ve beni asıl delirtip, kafayı yedirten o cümleleri sarf etmişti memurlar.
"Evinize zorla girildiğini gösteren bir belirti yok, kapıyı açık unutmuş olabilir misiniz? Köpek aralıktan kaçmış olmalı."
Sonrası bulanıktı tamamen. Polis memuru ellerinde bir şey olmadığını söyleyerek gitmişti. Kafayı yiyecek kadar titremeye başlamış, ağlamamı durdurmamıştım. Hyunjin dolu gözler ve korku doku ifadesiyle beni sakinleştirmek, bedenimi sımsıkı tutup yanlış bir hareket yapmamı engellerlen aynı şeyleri haykırıyordum ona.
Asla böyle bir hata yapmam diyordum. Köpeğimi asla böyle bir hata yüzünden kaybetmezdim. Biri yapmıştı. Biri evime kadar girip almıştı onu benden. Bunun benim hatam olduğunu birinin dahi düşünmesi bedenimin kontrolünü elimden almış, Hyunjin'e yalvarıyorcasına söylemiştim aynı cümleyi.
"Kapıyı kapattım," diyordum hıçkırırken. "Bana inanmak zorundasın. Ben yapmadım Hyunjin."
Sonra durmadan söylemiştim bunu. Ben yapmadım, benim hatam değildi. Bana inanmalısın, bana inanmak zorundasın demiş, yıkılmıştım uzun bedenimin içinde yere. Hyunjin ismimi haykırırken geçirdiğim ikinci panik atağı durdurmaya çalışıyordu. Avucu ile yüzümü kavrayıp gözyaşlarımı silerken "Biliyorum," deyip durmuştu. " Sana tabiki inanıyorum güzelim,"
Sonrasında tahmin ettiğim gibi gün içinde yediğim birkaç şeyi de kusmaya başlamıştım. Hyunjin korkuyla, titreyen elleri ile klozetin başında ben midemi boşaltırken saçlarımı durmadan okşamış, beni şakağımdan uzunca öpüp durmuştu. Elimde olsa sadece onu endişelendirmemek için kendimi kontrol altına alırdım ama bu o an in imkansız gibiydi. Kkami'nin kaybolması suçunun üzerime kalması altından kalkamayacağım bir yüktü çünkü.
Hyunjin yüzümü, terlemiş saç tutamlarımı elleriyle yıkayıp bana yardım etmişti. Temiz bir havlu ile yüzümdekileri kuruladıktan sonra yatağıma beni oturtmuş, terleyip üzerime yapışan tişörtümü dolabımdan aldığı temiz bir tişört ile değiştirip, üzerimi giydirmişti.
Ona teşekkür etmek için dahi dudaklarını her araladığımda, güçsüz sesim engel oluyordu bana. Yorgun düşmüş bedenimi kucağında taşımış, beni kendine yakın tutup dengemi kurmamı sağlamıştı. Zihnim tamamen bulanık, bana dediği sesler daki boğuktu. Sürekli beni yatıştıran şeyler söyleyen sesindeki o üzüntü ondan özür dilemek istememe sebep oluyordu. Ama her nasıl ise beni anladığını biliyordum, birkaç dakika ara ile tenimin üzerine bıraktığı öpücükler ise emin olmamı sağlıyordu.