23

1.7K 153 147
                                    

Kalbim acıyordu.

Yere oturmuş, yığılmış bedenimi güçsüzce duvara yaslamış bir halde ağlarken canım acıyordu. Kapanan gözlerimin önüne onun minik bedeni geliyor, kalbimin tam ortasında zehirli bir ok yemişim gibi acı veriyordu bedenime. Gözyaşlarım, hıçkırıklarım eşliğinde kendini belli edip yanağımdan süzülürken kendimi berbat, işe yaramaz hissediyordum.

Nasıl olur da tek ve ilk arkadaşımı koruyamazdım? Kendimden nefret etmekten yeni vazgeçiyorken ona bir şey olursa kendimi nasıl affedecektim?

Ona çoktan bir şey oldu düşüncesi beni öldürürken ben nasıl güçlü durabilirdim ki? Ben zavallının tekiydim sadece.

"Felix!"

Onun boğuk sesi geldiğinde dolu gözlerimi çevirdim hala aralık olan kapıma, apartmanın aşağısından yankılanan kuvvetli ve telaşlı sesi ile başımı eğip avuçlarıma sakladım yüzümü, bir hıçkırık daha boğuk çıktı dudaklarımdan.

Asansöre vurduğunu, hızlı bir küfür savurduğunu duyar gibi oldum. Ne dediğini anlamadım, algılayamadım. Asansöre bir türlü gelmediği için söylendi sanki. Apartman boşluğunda yayılan boğuk sesini çözemedim. Kulaklarım kendi hıçkırıklarım ile tıkalıydı. Bedenim kendini git gide kapatıyor gibiydi. Delirmek üzereydim.

Sonra her geçen saniye yakınlaşan ve belirginleşen ayak seslerini duydum. Onun sert adımları hızla çıktı merdivenleri. Ağlama sesim dairemin açık kapısından süzülüp onun kulağıma gittiğinde tekrar seslendi adımı, adımları hızlandı ve daha sert çıktı apartmanın her bir katını.

"Felix," belirgin sesini duymam ile yaş dolu, kısılmış gözlerimi ona, kapıya doğru kaldırdım. Bedeni elindeki motor kaskı ile kapının girişinde duruyordu. Hızla alıp verdiği nefesler beni görünce boğazına takılır gibi oldu.

"Hyunjin," dedim elimi dizlerimin üstünden kaldırıp ona uzatırken. Hızla elindeki kaskı rastgele bir yere fırlattı. Yanıma geldi, dizlerinin üstüne çökerken beni kavradı hemen. Ona tutunacak hiçbir şeyim yokmuş gibi atıldım. Hafifçe kaldırdım ellerimi güçsüzce ama o çoktan elleriyle sımsıkı sarmıştı beni.

"Bebeğim," demişti ağlamaklı bir ses ile, ben ellerimi onun boynuna sımsıkı sararken. Uzun kolları beni belimden kavrayıp tamamen kendine çekmiş, bir eli saçlarıma dalarak beni kendine daha çok bastırmıştı. Benim sıcak nefeslerim ile karışan hıçkırıklarım onun omzuna çarparken saçlarının arasında parmakları bana güç vermek istercesine kavramıştı saçlarımı, beni saklamak istercesine başımı kendine boynuna doğru kenetlemişti.

Konuşmamadım. Bir sürü şey anlatmak, acımı ona anlatmak istedim ama hıçkırıklarım dahi kaybetti kendini. Başım deli gibi ağrıyor, bedenim kollarının arasında olmasaydım bayılıp gidecekmiş gibi ihanet ediyordu bana. Hyunjin'in ağlamaklı bir nefesi verdiğini duyduğumda kalbim bir kere daha kırıldı. 

"Hyunjin," dedim. Tekrardan. Saçlarımdaki parmakları okşadı, belimi daha sıkı kavradı. "Kkami." Dedim ama onca uğraş sonucu diyebildiği tek kelime bu oldu. Titreyen sesim canımı bir kere daha yaktı, onun adını söylemek bir kere daha yerle bir etti beni.

Hyunjin 'shh' mırıltısı ile sırtımı okşadı hıçkırıklarıma karşı. "Sakin ol," dedi ama sesi o kadar boğuktu ki, hemen yutkunmak zorunda kaldı. Onun da kırıldığını anladım.

Elleri boynuna sardığım kollarıma kaydı, avuçları kavradı her ikisini de. Geri çekilmek, bana bakmak istemediğini anladığımda kollarımı daha da sıkılaştırdım. "Felix," dedi Hyunjin hala o kırık ve korku dolu ton sesine yansırken. "Bırak da sana bir bakayım,"

Wanna be yours |HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin