Ne kadar geçmişti bilmiyorum birbirimize sımsıkı sarılalı. Sadece birbirimize sığınıyorduk. Elleri belimde duruyor beni kendine yaslıyordu.
Gözlerimi yummuş, kendimi onun sıcaklığına bırakmıştım.Kkami yavaşça odaya girerken bakışlarımız onun üstünde toplandı. Aynı şekilde küçük bedeniyle o da patilerini uzatıp yere uzanarak bizi izliyordu.
Sarılmış, öylece duran bizi.
Hyunjin'in beni kendine çekip bedenimi sarması ile kollarımı boynuna dolamıştım bu sefer. O çenesini başımın üzerine yerleştirmişken ben boynuna vermiştim bir kaç titrek nefesi. Yüzümü benim için yarattığı boşlukta gizlemiştim.
"Bak." dedi Hyunjin kısık bir sesle. Sonra belimdeki elleri orayı nazikçe okşuyor gibi oldu. "Gördün mü? Titremen geçti."
Onun görmeyeceğini bildiğim halde boynuna doğru hafifçe gülmüştüm. "Evet," diye belli belirsiz mırıldanırken boynundaki ellerimi yavaşça saçlarına doğrultup, ensesindeki saçları okşar gibi çekiştirirken. "Geçti."
Hyunjin daha sıkı kavramıştı ve kısa bir anlığına beni kendine çekmiş oldu ve iç çekti.
"Nasıl da okudun canlarını ama,"Gülerek söylediği şeye kaşlarımı kaldırıp, yüzümü boynundan çekerek tepki verdim. Yüzümü onunki ile hizalarken onun gülümseyen surat ifadesi ile karşılaşmıştım. "Demek alay ediyorsun bi de?"
Hyunjin dudağını büzerken omzunu silkti.
Kolları belimdeki yerini koruyor, sadece biraz daha gevşek sıkıyordu."Kendini görmeliydin." Dedi kendini gülmemek için zor tutarken. Kollarımı ondan ayırırken bir avucum ile yüzünü kavrayıp geriye ittim.
"Kes şunu Hyunjin!"Gülmesini tutamadı ve kahkaha ile kafasını arkaya doğru atarken sesi evimde yankılandı.
Bedenlerimiz biraz daha ayrıldı, kolları benden ayrılıp iki yana düştü. Kıstığı gözleri ile bana bakarken sinirli durmaya çalışsamda bende gizliden gülüyordum."Gülmesene," dedim onu omzundan iterken. Daha büyük bir tebessüm ile onu izliyordum ama gülmeyi, onu itişim ile tamamen kesmişti.
Ani bir şekilde gülüşü solmuştu. Kaşlarını çattı Ve yüzünü buruşturdu. Elleri havalıp kendi bedeninde bir yeri kavrayacak gibi oldu ama kendini zor tutmuş gibi bundan vazgeçti.
Şaşkın bakışlarım ile eğilmiş yüzüne bakıyordum. "Hyunjin," Tüm ciddiyetim ile ona odaklandım. "Ne oldu?"Yüzünü kaldırıp kafasını iki yana sallarken "Yok bir şey." Dedi. Gözlerime bakmazsa ona inanmayacağımı anlamış gibi bakışlarını benimkiler ile buluşturdu. Ama daha kötüydü hafif parlayan buğulanmış gözlerini görmem daha kötüydü.
"Vücudun," dedim sessizce. Kendini geri çekip yaslandı. "Değil mi?"
Cevap vermediğinde elim yakın olan bedenlerimizden tişörtüne uzandı.
"Bakacağım." Dedim kesin bir ses tonuyla.
Geri gözlerime baktı halan bileklerimi parmakları ile sararken.
"Bir şey yok." Dedi kesik ve belirsiz sesiyle."Diğer elim ile onun bileğimi kavramış olm elini çektim. Tişörtünün ucunu her iki elimle sıkıca kavrayıp yukarı kaldırdığımda lanet hislerim yine bedenime yayılıyordu, minik bir heyecan, hafif bir üzüntü ve sinir bozucu titreme...
Hyunjin isteksiz bir şekilde iç çekti. Kendisini rahat bırakarak bir nevi bunu yapmama izin vermişti, bununla birlikte tişörtünü yavaşça ve tereddüt içinde kaldırdım. Kumaşın bedeninde yukarı doğru kayışında teni yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
Boynuna ulaşıp çıkartmak üzereyken göğsünün üzerindeki belirgin ve hatrı sayılır morluk belirdi. Nefes alış verişlerim hızlanmasıyla kendimi gözlerimi hızla yumup sakin kalmaya çalıştım ve tişörtü başından çıkardım.