"19. katta olsun mu evimiz Kkami?" Dedim koltuğuma uzanmış Kkami'yi de karnıma koymuş bir şekilde sohbet ederken. Kkami sürekli yaptığı gibi patilerini gerdi kafasını karnıma yerleştirdi. "Yüksek olmasın sen atlarsın kesin, bahçeli küçük bir ev alalım bence."Gözlerim onun minik bedenimi ve kabarık tüylerinin üstünden gözüken gözlerini izledi.
"Tamam o zaman 19. katta pencereleri kilitli bir ev."Kkami mırıldanarak patisini yaladı ve bana doğru uzanıp bir dil darbesini de çeneme doğru attı.
"Neden 19. Kat olduğunu sormayacak mısın gerçekten?" Hafifçe doğrulurken hızlıca onu da yakaladım ve yüzlerimizi aynı hizaya getirdim. "Çünkü canım öyle istiyor."
Kkami dilini sarkıtıp heyecanlı nefesler almaya başladı ve havada sallanan kısa ayaklarını kendine çekip aşağı inmek istediğini belirtti. Yavaşça onu koltuğa geri bıraktığımda minik patileriyle yere atlayıp kendine evine gitmişti.
Yarım kalmış kahvemi içerken telefonumun zil sesinin çalması ile bardağı dudaklarımdan çektim. Masaya doğru adımlamdım ve tek elimle ders notlarımı etrafa çekerek telefonumun görünmesini, titreşimin daha belirgin bir halde evde yankılanmasını sağladım. Kapanmak üzere olduğunu anladığım için hızla elime aldım ve Minho'nun 5 cevapsız aramasından sonra tekrar o olabileceğini düşünerek bıkkınca ekrana baktım.
Hyunjin.
Elimdeki kahve afallamam üzerine, elime dökülürken sesli bir küfür çıktı ağzımdan. Acele ile onu masaya bıraktım, yanan elime rağmen yaptığım tek şey ekrana bakmak oldu.
Beklemiyordum, bir hafta olmuştu neredeyse.
Parmağım ekrana gitti ama yaklaştıkça daha da titredi. Kalp atışlarım hızlanıyor, boğazım kuruyordu. Parmağım hala ekranın üzerindeyken ve bir tuşa basmamışken arama sonlandı. Tuttuğum nefesi verdim ama bu zor olmamıştı.
Hemen, bir daha aradı.
Sakince gözlerimi yumup geri açtım ve derin bir nefes çıktı dudaklarımdan. Telefonu açtım,
kısaca titredim ama hemen kulağıma götürüp öylece bekledim."Felix?"
Boğuk sesi hattın bir ucundan gelirken yüzüme buruşturdum. Sanki hem sesimi hem de adımı ondan duymak tüm direncimi alıp götürmüştü. Alt dudağımı kısaca ısırdım ve sertçe yutkundum.
"Orda mısın?" Diye sordu Hyunjin. Sesi alışık olduğumdan daha bozuktu. Titrek bir nefes verdiğini duydum. Telefonu sıkıca tuttum ve kalçamı destek amaçlı masaya yaslayarak bir avucum ile köşesini kavradım.
"Burdayım." Dedim kısık bir sesle. Hyunjin'in derin bir nefesi uzun süredir tutuyormuş gibi verdiğini, iç çektiğini duyar gibi oldum.
"Evinde misin?" Diye sordu çok kısa bir sessizlikten sonra. Kafamı salladım onun görmeyeceğini bile bile. "Başka nerde olabilirim?" Dedim ses tonum hiçbir duygu barındırmazken.
"Benim yanımda olabilirsin belki,"
Hyunjin'in cümlesi bütün dikkatimi dağıttı ve saçma sapan tepkiler vermemesi için zorladığım kalbimin teklemesine neden oldu. Ağırca yutkundum. "Ne?" Diye sordum ona çaresiz çıkan sesimle.
"Dur," dedi Hyunjin acele ile. "Saçmaladığımı düşünüyorsun, sinirlendin veya. Ama dur kapatma telefonu."
"Kapatıyorum." Dedim her onun sesini duyduğumda acı çeken bedenimle.
"Diyecek sözlerin bittiyse kapatıyorum, uyumam gerekiyor."Az önce başımı uçuracak kadar sert bir kahve hazırlayan ben değilmişim gibi uyuyacağım söylüyordum, nasıl da kaçıyordum ondan.
"Uyumayacaksın," dedi Hyunjin. Kaşlarımı çattım. "Asla bu saatte uyumazsın sen. Kahveni içip müzik dinleyeceksin. Sonra tıpkı benim yaptığım gibi, beni düşüneceksin."