Şu an birbirimize o kadar yakın duruyorduk ki. Ama öpmemek için aramızda bir duvar varmışcasına yaklaşamıyorduk bile. Sanki yanlış bir şey yaparmışcasına boğazını temizleyerek benden hafif bir şekilde uzaklaştı.
"İnelim mi?" Afallamış gibi bakakaldım yüzüne. Yolculardan birinin bana çarpmasıyla kendime gelmem bir oldu.
"Aa! Tabi ki." Uçaktan indik, kontrollerden geçtikten sonra kendimi 'Dış Hatlar Gelen Yolcu' kapısının önünde bekleyen taksinin içinde buldum kendimi. Onun yanında kendimi çok güvende hissediyordum. Sürekli Aydın'ın kucağında bir yerden bir yere taşınıyordum. Elleri bacağıma ve bedenime değdikçe sanki bedenimi bir huzur ve mutluluk kaplıyordu.
Gözlerimi açtığımda Eyfel Kulesinin tam önünde bir otelin yatağındaydım. Aman Tanrım! Olamaz... Hayır... Aydın yanımda tek kolunu benim üzerime atmış uyuyordu. Yüzüne baktığımda o kadar güzel uyuyordu ki anlatamam. Ve oldukça da yakışıklı görünüyordu. Elimi dikkatlice kaldırdım, saçını okşamaya başladım. O kadar güzel ve yumuşak saçları var ki sanki bir pamuk. Yaptığım hamlelere rağmen kılını bile kıpırdatmıyordu. Uyuduğuna emindim artık. O uyurken içimdekilerin bir bir ağzımdan çıkışına şahit oldum.
"Gecenin sessizliği bana, sana ne kadar aşık olduğumu hatırlatıyor. Gerçi sana olan duygularımın adını tam olarak bilmiyorum. Ama bu duyguyu ilk defa tadıyorum. Sen benim hep ilkim oldun Aydın. Sana o kadar bağlandım ki. Her mutsuz olduğumda seni görmek istiyorum. Çünkü seni gördüğümde hayatım rengarenk oluyor. Seni görene kadar karanlık bir sokaktaydım. Sen beni parlayan bir yıldız misali aydınlattın ve çıkardın. İşte o gün gecenin karanlığı o yıldıza tutundu. Onu bırakırsa sanki bir daha hayata tutunamayacak kadar güçsüzleşecekti. Ne olursun beni bırakma. Çünkü gecenin karanlığı seni çok seviyor." Gözyaşlarımı tutamıyordum. Ellerim hala saçlarında dolaşıyordu. Aydın'ın sesini duyunca ani bir refleksle elimi saçından çektim.
"Bende..." Uyumuyor muydu. Olamaz! Bu söylediklerimi duymaması lazımdı. Ama iş işten geçmişti bile.
"Şey... Ben bir banyoya gideyim." Yataktan yavaşça kalktım ve banyoya doğru yürüdüm. Başım dönüyordu. Ayakta duracak mecalim kalmamış, beynim karıncalanmış ve sanki yer ayağımın altından kayıp gidiyor gibiydi. Bir anda gözlerim bulandı. Kendimi yerde buldum ve son olarak hatırladığım şey Aydın'ın ismimi haykırışları.Şu an neredeyim? Saat kaç? Hangi gündeyiz? Kaç gündür uyuyorum? Neden hiçbir şeyden haberim yok? Ne oldu bana? Aydın... Aydın nerede? Kafamda tonlarca soru vardı aslında. Kapının önünden konuşma sesleri geliyordu. Daha sonra kapı açıldı. Üzerinde beyaz önlüklü bir doktor geldi içeri. Doktorun gelmesiyle nerede olduğumu şimdi anladım. Ben hastanedeydim. Peki, ne işim vardı burada?
"Günaydın Deniz Hanım. Şimdi biraz daha iyisiniz. Değerleriniz gayet yerinde. Hastalığınız..." Doktor sözüne devam edecekken Aydın içeri girdi. Yatağımda doğruldum ve özlediğim o adamın yüzüne baktım.
"Deniz, iyi misin? Çok merak ettim seni." Yatağın kenarına oturmuş meraklı gözlerle ellerimi tutuyordu.
"İyiyim merak etme. Doktor Hanım da bana durumumun nasıl olduğunu anlatıyordu." Konuşmamızı bitirdikten sonra doktor Hanım konuşmasına devam etti.
"Hastalığınız şu anda karaciğer kanserinin birinci evresinde. Erkenden tedaviye başlayacağız." Bunu asla ama asla beklemiyordum. Ben kanserdim ve ölecektim. Daha yapmak istediğim o kadar çok şey vardı ki. Ölmek istemiyorum, bu hayattan göçüp gitmek istemiyorum. Ben ağlarken Aydın da ağlıyordu. Onun ağlamasını ve üzülmesini istemiyordum. Elimle gözyaşlarını sildim.
"Aydın ne olursun ağlama. Lütfen..." Ondan çok ben üzülüyordum. Ölmek umrumda değildi. Aydın'ı bırakıp gitmek en zoruydu benim için ve onun üzülmesini isteyeceğim şey bu dünyada ki en son şeydi. Aydın bana cevap vermeden hemen doktora döndü.
"Peki bir tedavisi, bir yöntemi yok mu doktor. Yardım et Deniz'e. Ona bir şey olmasına asla izin vermem." Bana bu kadar değer verdiğini bilmiyordum. Ya da ben bu kadarını bilmiyordum.
"Merak etmeyin. Ama öncelikle Deniz'den bazı sorularımın cevabını almam lazım."
"Evet dinliyorum." Ne sorarsa cevabını vermek için sonuna kadar hazırım. Sanki başka çarem vardı da.
"Yorgunluğunuz var mı? Ve yorgunluk başlamaya ne zaman başladınız?"
"Evet. Kendimi çok halsiz ve uykusuz hissediyorum. Bu son günlerde fazlalaşmaya başladı." Sorduğu soruya verdiğim cevapta gerçekten ne olduğunu anladığımda kalbimin sıkıştığını hissettim. Yeni soracağı soruyu kaldırabileceğimi düşünmüyordum. Ama yapmak zorundayım.
"Anladım. Ne yaptığınızda yorgunluğunuz azalıyor?"
"Dediğim gibi sürekli uykum geliyor ve sanki bu da beni rahatlatıyor." Elinde ki kağıda bir şeyler yazdığında Aydın'a dönerek konuşmaya başladı.
"Daha baslangıç evresinde olduğunuz için yarın kemoterapiye başlayacağız. Yarın akşam 19.30 da burada olun lütfen." Kemoterapi mi? İlaç tedavisine mi başlayacaktım? Allah'ım ne olur bu yaşadıklarım bir rüya olsun. Ama lanet olsun ki rüya değildi. Yalan sandıklarım gerçek oluyordu. Gerçek olacağına inandığım ise yalandı. İşte hayatımın özeti buydu.
"Tamamdır doktor Hanım." Artık konuşacak mecalim bile kalmamıştı. Doktor odadan çıktı. Aydın ise odadan çıkmış işlemler yaptırıyordu. Bende üzerimi giydim ve Aydın ile arabaya bindik. Aydın arabayı sürdüğü yerde bir yandan da göz yaşlarını siliyordu.
"Ölecek miyim?" Merak ettiğim tek şey buydu. Bunu bilmek istiyordum. Aydın tek eliyle göz yaşını sildikten sonra bana döndü.
"Hayır... Hayır. Sakın öyle şeyler düşünme. Sen çok iyi olacaksın. Hatta eskisinden bile iyi olacaksın. Daha dur bakalım Deniz. Seninle hayallerimizi gerçekleştirecek, ne istersek hepsini yapacağız. Lütfen aklına böyle şeyler getirip hem beni hem de kendini üzme." O konuştukça bedenim uğuşuyordu. Hiçbir şey hissetmiyordum. Sadece uyumak istiyordum.
Kaderimizi bizler belirleyemeyiz belki. Ama kendi kaderimizi kendimiz çizebiliriz. Bu bazen bizim elimizde, bazen başkalarının elinde olur. İşte benim kaderimi ben çizmiyordum. Çünkü benim kaderim küçükken çizilmiş. Ve onun içinde hayallerim de umursamazcasına o yurdun bahçesine bırakıldı. Bundan sonra yaşayacak mıyım bilmiyorum ama şunu çok iyi biliyorum, ölmeden önce ne yapmak istiyorsam hepsini sevdiğim adamla bir bir gerçekleştireceğimdi.---
Merhaba Wattpad ailem <3
Bu bölümu yazarken çok araştırma yaptım ve içimden ne geliyorsa onu yazdım. Bu bölüm bu kadar. Bakalım diger bölümlerde bizi neler bekliyor. Acaba Deniz'in hayalleri neler? Aydın ile ne yapacaklar? Ben gerçekten çok merak ediyorum.
Umarım sizde beğenirsiniz. Eğer bu bölümü beğendiyseniz oylamalarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Yeni bölüme bomba gibi geliyorum:)
Yukarıda ki müziği açmayı unutmayınız. Sizi çok seviyorum. Unutmayın olur mu?:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ AŞK
RomantizmHayatta hiçbir zaman yüzü gülmeyen Deniz Peker'in yüzünü güldürecek yeni sevgilisi; etrafında onlarca kız olan ve neredeyse her gecesini barlarda geçiren Aydın Talaşoğlu'dur. Aşka asla inanmayan Deniz ve Aydın'ın aşkı ebedi mi yoksa geçici miydi? ...