Merhaba arkadaşlar.
Uzun bir aradaan sonra tekrar yazmak ve sizlere geri dönmek beni çok iyi hissettirdi. Sizlere ve kendime güzel bir hediye vermiş gibi hissediyorum ama aklınız kalmasın artık devamlı yazacağım. Yazmamı bekleyen daha iki kurgum var ve ben ne kadar yazarsam o kadar iyi hissediyorum. Tekrardan döndüğüm için mutluyum. Artık uzun süre beklediğiniz o kurgu ile sizleri başbaşa bırakıyorum. Keyifli okumalar:)........
Uçan dinozor hala yerde acıdan dolayı çırpınırken, ateş kız olayın şokunu üzerinden atamamıştı. Göz temasımızı bozmak zor olsa da kendime gelerek üstünden kalktım. Yerde hala çırpınan dinozorun kanadına ayağımla basarak sabit kalmasını sağladım. Hala onun şaşkınlık için de beni izlediğinin farkındaydım. Dinozorun gözüne saplanan bıçağı şiddetle çekerek elime aldım. İşte o an ilk kez isteyerek onunla gözlerimi kenetlediğimde bütün gücüm ile dinozorun sırtına bıçağımı sapladım. Hızla saplamamdan dolayı dinozor acı içinde inlerken, ateş kız ise acı dolu bir şekilde kaşlarını çatmıştı.
İstemeden de olsa ona en kötü yanımı göstermiştim. Ne kadar mucize dolu bir yaratık olsalar da hayatın konumuna uymak zorundaydım. Güçlünün güçsüzü yendiği bu durumda, asıl o yaratıklar gözümde güçsüz konumuna giriyordu ve ben gözümü bile kırpmadan bu insanlar için onları hayattan silebilirdim. Bu zamanda var olmayan bir canlı için üzülemezdim. Onlar geçmişin varlıklarıydı ve bizlerde geleceğin varlıklarıydık. Her varlık kendi zamanında yaşamalıydı; yoksa Dünya’nın düzeni bozulabilirdi. Aslında sorunda buydu ya, bu varlıkları ait olduğu yere nasıl göndeceğim hakkında ufak bir fikrim dahi yoktu.
Gözlerimi ondan çekerek yere düşmüş olan defterimi ve kalemi aldım ve ardıma bile bakmadan onu geride bırakarak hotele doğru yürümeye başladım. Bir yanım onu o şekilde ormanda bıraktığım için üzülürken, diğer yanımda öfkeden dolayı yürümeye devam ediyordu. Fakat bu ben değildim ne kadar öfkelensem de bu durumda kimseyi geride bırakamazdım. İnsanlar da böyleydi işte kimi sadece konuşurken, kimi de duygularını katıyordu sözcüklerine ve ben duygularımı katarak konuşan yanlışı ve doğruyu ayırt etmeyi seven bilinçli bir bireydim. Çoktan hotelin kapısına gelmiştim ki bir anda duraksadım, öfke ve düşüncelerim yüzünden ne zaman hotele geldiğimi anlamamıştım. Bu yüzden hala elimde olan not defterini ve kalemi bir araya koyarak cebime yerleştirdim.
Geri dönmek zorundaydım onu o halde o canavarlar içinde bıraktığım için çoktan pişmanlık duymaya başlamıştım bile. Koşar adımlarla tekrardan ormanın içine girerken kötü düşünceler yine zihnime dolmaya başlamıştı. Bacaklarım ürettiğim senaryolar ile titremeye başlamışken adımlarımın düzeni çoktan bozulmuştu. Bir ağaca tutunarak kesilen nefesimi düzene koymaya başlamıştım. Ne yapıyordum ben böyle? Az önce sonradan telaşlanacağımı bile bile onu neden orman da bırakmıştım?
“Kendine gel Adrian. Yoksa tek kendini değil, yanındakileri de yok edeceksin.” Dedim kendi kendime fısıldayarak. Kendimi toplamam lazımdı bu kadar hassas olamazdım, olma zamanı değildi. Tekrardan derin nefes alarak kendimi biraz daha iyi hissetmeye başladığımda tekrardan yönümü doğrulamaya çalıştım. Bir kaç sayılı ağacı geçtikten sonra yerde cansız bir şekilde yatan dinozoru gözdüm fakat ateş kız orada yoktu. Çevreme hızla bakarken yine bilmediğim ağaçlık bir yere daldım. Hotele dönüş yolunda yoktu ve neredeydi o hala bilmiyordum. Bacaklarımın tekrardan titremeye başladığını hissedebiliyordum, bir kriz gelmek üzereydi ve ben şu an zihnimle kalbim arasında sıkışmış gibiydim.Kendimi tekrardan sakinleştirmeye çalışırken iyi şeyler düşünmeye çalıştım. Bu olanlar tamamen zihnimde oluyordu ve benim bunu kendi kendime düzetmem gerekiyordu. Şuan gıda eksikliğinden dolayı zayıflamış olsamda tamamen sağlıklı ve ciddi bir rahatsızlığı olmayan bir bedene sahiptim. Sadece ruhsal sorunlarım vardı. Kimin yoktu ki! Burada herkes kendi zihni ile çelişkiye girerken, benim bu kadar zayıf davranmam onlar için saygısızlıktı. Bunu onlara yapmaya hakkım yoktu, yapamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRODİNA
Science FictionHayat hiç bu kadar acımasız olmamıştı. Insanların bitmek bilmeyen intikamları Dünyayı yavaşça yok ediyordu. Kıyamet yaklaşıyordu ve hepimiz o kıyameti tebessüm oluşturarak izliyorduk. Duygular birer birer terk ediyordu hayatımızı. Yaşamak hiç bu ka...