Medya aklımda ki Talya'ya tamamen uyuyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Yorgunluk ve çöküş aynı şey mi? Emin değildim. Fakat ruhum çoktan elini çenesine koymuş ölümünü bekleyecek kadar yorgundu. Babamın arkasından öylece bakakalmıştım. Başta olduğum yere sakince çöktüm. Sonra arkadaşlarımın da beni tekrar ederek sahilin temiz kumlarının üstüne oturduklarını gördüm. Onlara farkında olmadan uzunca baktım ve düşünmeye başladım. Ruhları çoktan çökmüştü. Kendileri için değil sevdiklerine olan özlemleri ayakta kalmalarına neden oluyordu.
Yorgunluk bir taş misali sırtıma yük olunca sahilin yakınların da olan birkaç eve baktım. Sağlam görünseler de bir o kadar tehlikeli de görünüyordular. Bu yaratıkların nasıl uyuduklarına anlam verememiştim ama Tanrı'nın bizim için verdiği kutsal şans olabilirdi. Düşünmek için yada başımıza gelecek büyük kabuslar için verdiği ufak bir zamandı sadece. Sonra ona baktım. Ona bakma isteğim güzelliğimiydi? Yoksa içimdeki ateşin dış görüntüsüne mi bakıyordum?
Harry'nin bana baktığını fark ederek gözlerimi ateş kızdan aldım ve aynı şekilde ona doğru gözlerimi hiç kırpmadan bakmaya başladım. Neyin öfkesi olduğuna emin değildim. Fakat Harry'nin bir kaç hareketi beni rahatsız etmeye başlamıştı. Ona olan öfkemi bir türlü çözemesem de gözüm çaktırmadan üstünde olacaktı. Gözlerini kırparak sahile doğru baktığında bu küçük savaşı kazanmış olmanın sevinciyle dudaklarımı kıvırarak bende sahile doğru döndüm.
Nerede kalabilirdik emin değildim. Bizi ne rahat ettirirdi ondan da emin değildim. Sadece güvenilir bir yerde olmalıydık. Aklıma gelen bir fikir ile Alex'e sordum. "Alex sende Eyaletin küçük bir haritası vardı o yanında mı?"
Başını kaldırarak düşündü. "Sanırım..." derken sarı renkli çantasını sırtından çıkarttı ve fermuarını açtı. Çantanın içini eliyle tararken sözlerine devam etti.
"Buralarda olacaktı. İşte. Ha! Ha! Burada işte." dediğinde üstünde çizgileri olan beyaz bir kağıdı bana doğru uzattı. Harita hala sağlam olmasına şaşırsam da fazla sorgulamadan elime aldım. Haritaya biraz göz gezdirdim tam olarak nerede olduğumuzu bilmiyordum fakat çocukken annemle gittiğim Aransas kasabası gözüme takıldığında bizim için en uygun yer olduğunu düşünmeye başlamıştım.Daha önce annemin aracılığı ile bu küçük tatil köyüne gitmiştik. Kasaba olmasına nazaran aslında turistlerin olduğu küçük bir tatil köyüydü. Hem ormana yakındı hemde sahile bizim için kolay kaçışı olacak bir yerdi. Dünya ve bu Teksas eyaleti sadece bize aitti. Belki bir umut bizim gibi bir kaç insan ile denk gelebildik. Sonuçta umudumu kaybeden yalnızlığa mahkum olurdu. Başımıza gelen onca şeyden sonra gülümseyebiliyorduk. Gülümsemek ve iyi düşünmek evrene ve tanrıya iyi olduğumuzun, biz hayatta kaldık mesajının en iyi şekli değilmidir?
Bizim gibi bir kaç kişiyi bulacağımıza emindim. Kendi kendime verdiğim küçük ümit ile yumuşak kumlardan kalkarak harekete geçtim. “Çocuklar kalkın gidiyoruz." dediğimde çoktan ileri doğru yürümeye başlamıştım bile.
Arkamdakiler bana yetişmeye çalışırken anlamsız sorular sormaya başlamıştılar. “İyi de nereye gidiyoruz?""Adrian ani karar vermiyorsun değil mi? Son gelen soruya karşılık gülümseyerek yoluma devam ederken cevapladım. "Tatil köyüne gidiyoruz. Morele bizim de ihtiyacımız var çocuklar değil mi?"
Alex'in arkadan gelen cevabı ile dudaklarım daha da kıvrılmıştı. "Dostum sen kafayı yemişsin orada ne işimiz var?"***
Dünya tamamiyle bize aitti. Pahalı arabaları, ucuz bisikletleri bazen aylarca hatta yıllarca çalışıp alamadığımız o küçük evi dâhi kolaylıkla sahiplenebilirdim. Bu söylenenler kulağa hoş geliyordu. Fakat yalnızlık, bazen yanımızda sevdiklerimiz olduğu halde yalnızlık hissederdik. İçimizde ki o yalnızlık sıkıntısı bir türlü peşimizi bırakmazdı. Bu hissin neden oluştuğuna gelirsem bazen bir insan için yalnız hissederdik. En önemlisi de aşk denen duygunun verdiği yalnızlık acısı. Ya da elde edemediğimiz bir duygunun yalnızlık hissi. Veya acısı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRODİNA
Bilim KurguHayat hiç bu kadar acımasız olmamıştı. Insanların bitmek bilmeyen intikamları Dünyayı yavaşça yok ediyordu. Kıyamet yaklaşıyordu ve hepimiz o kıyameti tebessüm oluşturarak izliyorduk. Duygular birer birer terk ediyordu hayatımızı. Yaşamak hiç bu ka...