Bazı anlar sadece ufalıp bu büyük gezegenin bir parçası olmak istersiniz. İnsan olarak bir parçası olmama rağmen daha da küçülmek; toprağı, dağı, taşı olmayı her zaman istemişimdir. Şimdiye kadar sadece insanlar yüzünden küçülmek istemiştim. Şimdi ise bana ağır gelen sorumluluklarım yüzünden küçülmek değil, diğer insanlar gibi yok olmak istiyordum.
Hava giderek kararıyor uçan dinozorların sesi kulaklarımı çınlatıyordu. Tüm gücümle koşarken aynı zamanda da içimden bütün duaları etmeye başlamıştım. Ayağımın altında titreşimleri hissettiğimde, olduğum yerde durarak arkamı döndüm. Başta karşıdan gelen seslere yoğun toz bulutu da eşlik etmeye başlamıştı. Adanın içindeki türler çıldırmışçasına üzerime doğru koşuyorlardı.
Hemen yanımdaki ağacın gövdesine sarılarak üstüne tırmanmaya başladım. Gerekli yükseklikte olduğumu fark ettiğimde adanın diğer tarafına yarışırcasına koşan hayvanları izlemeye başladım.
Birbirlerini ezmek adına tüm gücüyle koşuyorlardı. Bunun sonu iyi değildi. Çözemediğim bir sorun vardı.
Çıktığım ağacın gövdesinden zıplayarak indim. Rozalin'e seslenmeye devam ediyor, yaptığım stres bütün bedenimi ele geçiriyordu. Ağacın üstüne baktığımda bir anlığına gözümün önünden kaybolan Fredie aramaya başladım.
"Fred!" dedim. Eğer o da kaybolursa Rozalin'i bulmam imkansız olabilirdi. Ellerimi ağzıma siper ederek tekrar seslendim. "Fred! Nereye kayboldun?" Bu yakınmam üzerine Fred bir süper kahraman gibi tam önüme zıplayarak yine kendince sesler çıkarıp, tekrardan ağacın üstüne zıplamıştı.
Bacaklarım ağırlamaya başlamış sert cüssemi taşıyamaz hale gelmişti. Pes edemezdim. İnsanların kaderi benim elimdeydi. Tam o sırada arkamda bir ses hissederek arkamı döndüm ve gergedana benzeyen bu ilk türün vahşice arkamdan koştuğunu gördüm. Bu türün bu adada ne işi olduğunu tam kestiremesem de onun için bir tehlike olduğumun farkındaydım.Büyük ağzının kenarlarından fışkıran sivri ve dik şekilde ki dişleri eğer beni yakalarsa param parça edecek bir güçteydi.
Adımlarımı daha da hızlandırırken Fredie takibi kesip ters yöne doğru koşmaya başladım. Peşime takılan bu tür ile Rozalin'i bulmam daha da zorlanacaktı ve uçan dinozorlar git gide yaklaşıp küreye çarpmaya başlamıştı. Kürenin gücünü yitirip çatlayacağına emindim. Zaman kısa ve akıcıydı. Bedenimin hareketleri bir seri halinde hızlı olması gerekiyordu.
Yönümü değiştirdiğim de tekrar arkama baktım. Beni takip eden bu türün sezgilerine rağmen sanırım koku duyusu da oldukça fazlaydı. Çünkü görüş alanından uzaklaşsamda belli olmayan burun delikleri ile derin bir nefes alıp yerdeki toprağın hareketlenmesine neden oluyor ve gittiğim yöne doğru koşmaya başlıyordu. Adanın hangi yönüne gittiğimin farkında değildim şu anda tamamen yön duygumu kaybetmiş ağaçların arasında sürekli ters yönlere doğru koşuyordum.Fredie yine yere zıplayarak görüş alanıma girmişti. Ona çarpmamak için ayaklarımı ters yöne sürükleyerek durmaya çalıştım. Sonunda durduğumda, "Fredie başımız dertte sanırım." dedim arkamı dönerek kulağımıza gelen tok sesleri onunda duymasını sağladım. Fredie tekrar omzuma zıplayıp kazağımı çekmeye başladığında yine adımlarımı hızlandırarak koşmaya başladım. Ona gereğinden fazla güveniyordum. Bu durumda ona inanmaktan başka da çarem kalmamıştı.
Onun gösterdiği yöne doğru koşarken ormanın sağ tarafına dalmış biraz daha koştuktan sonra sol tarafa doğru koşmaya başlamıştım. Fredie bir anda yere doğru zıpladığında durdum ve hemen yanımda ki ağaca zıplayışını izledim.
"Bizi nereye getirdin Fred?" dedim. Çalılıkların arasına göz gezdirirken.
Fredie ince sesiyle yine bana bağırarak birşeyler anlatmaya çalışıyordu. Sanırım benden bu ağaca çıkmamı istiyordu. Gergedanın tok ayak sesleri yine kulaklarımı doldurduğunda onu dinlemekten başka çarem kalmamıştı. Ayaklarımı ağacın gövdesine siper yaparak kollarımdan güç aldım ve sonu görünmeyen bu ağacın üstüne yine bütün gücümle çıkmaya çalıştım.
Diğer ağaçların dalları bedenime çarpıp çizikler oluşturuncaya kadar ağaca tırmandım. Zaman kısa ve dardı fakat şu anda yapabileceğim hiçbir şey kalmamıştı. Sadece ağacın üstünde kolaylıkla tırmana bilen bu zeki türü takip etmekten başka çarem kalmamıştı. Kaç dakika bu ağaca tırmandığımı bilmiyordum. Fakat kollarımdaki güç bitmek üzereydi.
"Beni buraya neden getirdin?" dedim. Doğru yolda olduğumu onaylamak ve biraz daha içimin rahat etmesi için. Fredie hala ağaca tırmanıyor ve benim dediklerimi duymazdan geliyordu. Yerdeki o gergedan ise acaba bizi takip etmeyi bırakmışmıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRODİNA
Ciencia FicciónHayat hiç bu kadar acımasız olmamıştı. Insanların bitmek bilmeyen intikamları Dünyayı yavaşça yok ediyordu. Kıyamet yaklaşıyordu ve hepimiz o kıyameti tebessüm oluşturarak izliyorduk. Duygular birer birer terk ediyordu hayatımızı. Yaşamak hiç bu ka...