Hayatın İmtihanı

197 173 1
                                    


Gözlerim bir anda açıldığında beyaz tavana gözümü dikmiştim. Her uyandığımda aklıma takılan konular sanki gözlerimin önünden geçiyor gibi oluyordu. Hayatı sorguladığım kısımları atlamak gerekseydi çoktan atlardım. Sorun da bu ya atlayamıyordum. İmtihan dolu bir hayat. Dolu bir o kadar da boş bir hayat. Gelecek sınavlar için yetersiz ve yorgun hissediyordum kendimi. Duygularım karmaşa içinde bir sarmaşıktan kurtulmayı bekliyordu. Bir tek ben kurtulabilirdim bu sarmaşıktan. Devam edecektim. Çünkü var olan düşünceler farklılıkta gösterebiliyordu. Benim düşüncelerim gibi. Karşılık beklemeden sevdiklerimi korumak. Bana özel bir duygu muydu? Yoksa istemsizce yapılan hareket miydi?

Başımı sallayarak yattığım yerden kalktım. Düşünceleri başımdan atmaya karar vermiştim. Hangi konu olursa olsun zamanı geldiğinde iyi veya kötü bir şekilde karar vermem gerekecekti. Ya ödül alacaktım yada ceza ama ne olursa olsun savaşacaktım hayatla ve hayatı bu hale getiren insanlarla.

Ayağa kalkarak banyoya doğru yöneldim. El alışkanlığı olarak düğmeye basıp ışıkları yakmaya kalkışmıştım. Bir kaç saattir hayal âleminden çıkmakta zorlandım. Çünkü kendimi bilemeyecek kadar hasta olmuştum. Kendime geldiğinde açık olan ışığı kapanacakmış gibi tekrardan kapattım. Alnıma bir tokat attığımda hala kendime gelerek dikkatimi gerçek hayata vermeye çalışıyordum. Banyoya girdiğimde altın rengi dolapları açarak içine baktım. İçinde bir şampuan bulduğumda üstümdeki kıyafetleri atarak duşa kabinin içine girdim. Suyu açtığımda buz gibi su bedenimin ürpermesine neden olmuştu. Fakat buz gibi suyu hissetmemiştim. Duygularım da buz gibi olduğundan hissizleşmiştim. Buz gibi suda hasta olduğumu bile bile öylece durdum.

İşimi bitirdiğimde yine aynı hissizlikle duşa kabinin içinden çıktım bir havlu ile bedenimi ve saçlarımı kuruladığımda dolaptan daha uygun kıyafetleri üstüme geçirdim. Siyah bir tişört ve kot bir pantolon. Diğer insanlar gibi imaj kovalamayı sevmezdim. Temiz bir kıyafeti üstüme geçirip kendi işime bakardım.
Tekrardan banyoya gittiğimde yüzüme yayılan koyu kumral sakallarımı kaşıdım. Artık onlarla vedalaşmanın zamanı gelmişti. Dolabın kapağını tekrar açarak içinde daha hiç kullanılmamış jileti buldum ve bir tıraş köpüğü. İlk defa işimin bu kadar kolaylaşmasına sevinmiştim. Yukarı doğru bakarak tanrıya minnet ettim. Sonrasında ise tıraş köpüğünü yüzüme sürerek jilet ile yanaklarımdaki sert kılları temizledim. İşim bittiğinde yüzümü yıkayarak kuruladım ve banyodan çıktım.

Çocuklar daha uyandığımım farkında değillerdi bu yüzden odadan çıkarak ateş kızın odasına diktim gözlerimi. Yavaş adımlarla odasına gittiğimde tam kapıyı tıklatacağım anda kapının hafif aralık olduğunu fark ettim ve yavaşça yine kapıyı açtım.  Kafamı uzattığımda yatağında değildi bu yüzden Alex ‘in odasına baktım. Kapıyı tıklattığımda bir yanıt gelmemişti. Bir anda yalnız hissettim kendimi ve içime bir ağırlık çökmüştü. Merdivenlerden koşarcasına inerek, hotelin büyük kapısından çıktım ve onları karşımda sahilin kenarın da gördüm. Onları görünce dakikalardır tuttuğum nefesi bir anda dışarı vererek elimi kendime gelmek için yüzüme vurdum. Bir anlığına da olsa beni burada yapayalnız bırakıp gittiklerini düşünmüştüm. Yalnızlıktan kaçmak için onlara ihtiyacım vardı ve beni korkutan tek duyguydu şu anda.

Titreyen bacaklarımı kontrol etmeye çalışarak tekrardan sakin olmak için derin bir nefes aldım ve verdim. Soğuk bakışlarım yüzüme yerleştiğini hissettiğimde ağır adımlarla yanlarına gittim. Gülümsemeyi unutmuştum sonuçta ve çocuklarda bu duruma alışmıştı. Bende alışmıştım, gerçi duygularımı okumalarını da istemiyordum. Bu yüzden her zaman soğuk ve sert görünmeliydim.  Yanlarına vardığımda hepsi konuştuğu şeyi keserek bana baktı. Birşey demeden onlara bakmaya devam ettim. Bir süre sessizce bakıştık. Neyin sessizliğiydi anlam verememiştim.

ASTRODİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin