Bazı anlar o kadar gerçekçi olabiliyordu ki bir rüyada olsa ondan çıkmak istemiyorduk. Hayallerimizi gerçekleştiren rüyalar iyi ki vardı. Çünkü orada acı ve ıstırap yoktu. Mutluluk ve sevgi vardı.
Gördüğüm şuan ki rüyada ise annem yanımda bana güzel gülümsemesini bahşederken ben ve o çok mutluyduk.
Ta ki her rüyanın iyi bir sonu olabileceği gibi kötüsü de vardı. Gök bir anda yarılırcasına gürledi. Siyah bulutların arasından ışıklar yer yüzünü aydınlatırken tok bir ses,
"Sen Adrian." dedi. Ağır bir şekilde konuşuyordu. "Sen hiçbir zaman mutlu olmayacaksın. Ölümün yıldırımın keskin uçları ile olacak ve sen o yıldırımı bile hak etmiyorsun. Kollarımın arasındaki annemin netliği bozuk bir televizyon gibi gelip giderken şaşkınlıkla ona baktım.O an için dilim tutuldu konuşamadım. Bedenim hareket edemedi yok olmaması için elinden tutup durduramadım. Gök yüzündeki ses kulaklarımı patlatacak şekilde kahkaha attığında ellerimle bastırarak gözlerimi kapadım.
İşittiğim bir ses ile gözlerimi açarken bulunduğum yer yavaş yavaş yok oluyor, gürültülü kahkaha yok oluyordu. Sıçrayarak gözlerimi açtım. Rozalin'i karşımda gördüğümde ona boş gözlerle baktım. "Adrian!" dedi bağırarak. Hala gördüğüm rüyanın etkisinden çıkamamıştım bu yüzden göz kapaklarımı baş parmağımla bir kaç kez ovaladım. Gözlerimi açtığımda karşımda ateş kızı gördüğümde kötü bir rüya gördüğümü anlayarak Rozalin'e baktım. Kaşlarını çatmıştı ve iki kolunu birbirine bağlayarak sağ ayağı ile yere ritim tutarcasına vuruyordu. Bu haliyle öfkeli annelere benziyordu.
"Adrian," dedi tekrardan bu sefer cümlesini bastırarak devam etti sözlerine. "Bu halin ne?" Onu anlamayarak kendime baktım. Üstümde bedenime yapışmış tişörtü çekerken sesini daha da yükselterek konuştu. "Onu diyorum ıslak halde uyuyakalmışsın burada. Kendini hasta etmeye niyetin mi var?" dediğinde bayık bir şekilde bakarak gülümsedim. Ona cevap vereceğim sırada boğazım çatallanarak acıdı. Ard arda öksürmeye başladığım da boğazım patlatacak şekilde yanmaya başlamıştı.
"Ben,” dedim kendimi zorlayarak. Sesim çıkmıyordu sadece boğuk bir kaç ses çıkarabiliyordum. Rozalin kolumdan tutarak beni ayağa kaldırdı. "Biliyorum hastasın." dediğinde hala bilmiş anneler gibi garip mimikler yapıyordu. Konuşmaya çalışarak. "İyiyim. Beni tutmana gerek yok. " dedim. Gözlerini açarak işaret parmağını havaya kaldırdı. "Bana bilmişlik taslama Adrian. Bitmiş bir haldesin. Seni odana götüreceğim." Birkaç adım attığında bedenim bacaklarıma olduğundan ağır gelmişti.
Sanki bir kaç kilometre yol koşmuş gibi yorgun hissediyordum kendimi. Rozalin beni kolumdan tutarak odama götürdü. Dolabı açarak bana uygun bir kaç eşya olup olmadığına baktı. Neyse ki büyük gözükse de bir siyah tişört ve mavi kot pantolonu bulmuştu. Yatağın ucuna onları bırakırken gözlerini kocaman açtı ve eşyaları göstererek, "Hemen değiştir bunları. Bende Alvin'i çağırmaya gidiyorum. "dedi ve arkasından kapıyı çekerek gitti.
Üstümü değiştirirken en son olanları hatırlamaya çalıştım. Aklıma ilk gelen gördüğüm rüya olmuştu. Fazlasıyla tuhaf ve ürkütücü bir rüyaydı acaba doğruluk payı ne kadardı. Yine de başımı sallayarak kötü düşünceleri yok etmeye çalıştım. Bedenimin her bir yerine dikenler batarcasına ağrıyordu. Ben ne kadar çok hareket etmeye devam edersem o kadar güçsüzleşiyor ve bacaklarım daha çok titriyordu. Üstündeki ıslak kıyafetleri çıkardığım da hava birden soğumuş gibi bedenimdeki tüyler dikenleşti. En son ne zaman bu kadar çok üşüdüğümü bilmiyordum. Kuru kıyafetleri hızlı olmaya çalışarak üstüme geçirdim. Yatağın üzerindeki gri ince çarşafı yarılayarak yatağa uzandım ve çarşafı göğsüme kadar çektim. Bedenim daha fazla titrerken artık dişlerimde birbirine vurmaya başlamıştı. "Tanrım çok soğuk." dedim kendi kendime. Daha doğrusu fısıltı gibi çıkan sesimle bu dışarıdan anlaşılamazdı. Tavanın beyaz tabanını incelerken Alvin yine o meşhur doktor çantası ile içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRODİNA
خيال علميHayat hiç bu kadar acımasız olmamıştı. Insanların bitmek bilmeyen intikamları Dünyayı yavaşça yok ediyordu. Kıyamet yaklaşıyordu ve hepimiz o kıyameti tebessüm oluşturarak izliyorduk. Duygular birer birer terk ediyordu hayatımızı. Yaşamak hiç bu ka...