Belli belirsiz bulanık tavan tekrar gözlerimin odağına girdiğinde Alvin ve Alex'in bana dikkatle bakan bedensiz kafalarını görüyordum. Tavanın etrafında hafif dönen kafaları bir kaç göz kırpmam ile netleşmiş ve olduğu yerde kalmıştı. Ellerimle destek olarak yumuşak beyaz yastıktan başımı kaldırdım ve oturur pozisyona geçtim. Onlar ise sessizce beni izliyordular. Başımı ne oluyor anlamında birkaç kez salladım birbirlerine baktılar. Tam olarak ne olduğunu hatırlamıyordum. Çünkü zihnim hala uyuyordu. Gözlerim bir anda rastgele tekli koltuğa takıldığında olanlar yavaş yavaş aklıma geliyordu. En son kumların üstüne düşmüştüm. "Yine mi? " dedim Alex ve Alvin'e bakarak. Alvin başını sallayarak, "Yine bir kriz geçirdin. Artık sana bir tedavi vermemin zamanı geldi." dedi. Alex üzgün görünüyordu. Dolgun dudaklarını bir çocuk gibi büzmüştü.
"Bunu neden yapıyorsun?" dedi Alex. Söylediklerini anlamayarak, "Neyi?" dedim. Sabırsızca yüzünü elleri ile sıvazladı. "Duyguların Adrian." Dedi. Ellerini yüzünden çekti. "Bu duyguların seni gözümün önünde bitiriyor ve benim elimden birşey gelmiyor." Onun sözleri ile son olanlar aklıma gelmişti. İnsanları önemsemem suç olmuştu. Ben ne zaman bu kadar sıcak kalpli olmuştum. Ben insanların gözünde her zaman soğuk ve kibirli biri olmuştum. İçimdeki bu sıcaklık ne zamandır vardı? Ne zamandır ve neden gün yüzüne çıkmıştı. Gözlerimin dolmaya başladığını hissediyordum. Bedenim gerilmeye ve ellerim anlamsız bir şekilde titremeye başlamıştı. Ağlamayacaktım. Benim gibi soğuk birine bir çocuk gibi ağlamak yakışmazdı.
"Bilmiyorum." Dedim. Bana ne olduğunu bilmiyordum. Doğrularım ve yanlışlarım birbirine girmişti. Ne doğru veya ne yanlış artık emin değildim. İnsanları korumak istemem, onlara değer vermem bu zamanda ve onca yaşanan şeyden sonra neden yanlıştı?
Alvin sessizce başını kaldırdı. Bana mimiksiz bir şekilde bakıyordu. "Distimik bozukluk. "dedi. Alex ve ben anlamamış gibi ona baktık. "Yani bir nevi depresyon." Dedi. Anlamamış gibi üzerime örtülmüş yarı örtüye baktım.
Onca sıkıntının arasında bir bu eksikti diye düşünmeden edemedim. "Peki bu krizler?" dedim. Uzun cümleler kuramayacak kadar kendimi yorgun hissediyordum. Alvin yine mimiksiz bir şekilde benim gibi kısa cümleler kurarak cevapladı. "Duygular." Dedi. Sonra ise iki elini sıkarak aynı hizaya getirdi. "Biri beyin biri kalp." Dedi ellerine bakarak ve bir elini açarak baş parmağı ile göğsüme bastırdı. "Beyin ve kalp çelişkiye girerse burası acır." Dedi. O an acı kelimesi ile bir kez daha sızlayan göğsümü daha da acıttı. En çokta kafamı kurcalayan o soruyu soramadan edemedim. "İnsanları korumak suç mu?" dedim şu an bir çocuk gibi mızmızlanmam umurumda değildi. Sadece insanların doğrusunu arıyordum.
Alex çemkirir bir şekilde bana baktı. "Adamım böyle düşünme sana hepimizin ihtiyacı var. " dedi sonra Alvin'e baktı. Alvin başıyla onayladı ve Alex sözlerine devam etti.
"Biliyorum çok zor bir durum, herşey için çok zor. " Sözlerini toparlamak için biraz düşündü. "Senin inatçı bir kişiliğin var Adrian ve ben ilk defa bu kadar duygularını belli ettiğini görüyorum. Aslında biliyorum senin soğuk tavırlarının nedenini."Boş bir şekilde gözlerinin içine baktım.
"Senin yüreğini en iyi ben bilirim. İnsanlar seni kırmaması için bu kadar soğuk davranıyorsun. Ama insanlar seni bu yüzden bencil biri sanıyor. Aslında demek istediğim. Şefkatli bir yürek ama bencilmiş gibi gösteren bir fiziğin var." Bana anlatmak istediğini karışık bir biçimde anlattığının farkındaydı. Bu yüzden Alvin devreye girdi. "Konuşmayı beceremiyorsun Alex." Dedi onaylamaz bir şekilde başını sallarken. Alex "Kes sesini Alvin." Dedi kaşlarını çatarak gülümsedi. İşaret parmağını yüzünde döndürürken, "Tanıdık geldi mi?" dedi. "Kes sesini Alex! Kapa çeneni Alex! Sus artık Alex!" dedi ve karnını tutarak kahkahalara boğuldu. Aklı sıra beni taklit ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRODİNA
Science FictionHayat hiç bu kadar acımasız olmamıştı. Insanların bitmek bilmeyen intikamları Dünyayı yavaşça yok ediyordu. Kıyamet yaklaşıyordu ve hepimiz o kıyameti tebessüm oluşturarak izliyorduk. Duygular birer birer terk ediyordu hayatımızı. Yaşamak hiç bu ka...