9. Bölüm - İzin Vermeyeceksin!

1.4K 131 8
                                    

Ter içinde kapıyı arkamdan kapatırken anahtarı bir yere savurdum ve sallana sallana banyoya gittim. Kısa bir duş aldıktan sonra kapının arkasındaki bornozumu üzerime geçirerek aynanın karşısına geçtim. Diş fırçamı ve macunumu alırken sakince dişlerimi fırçalıyordum. Sıcak duş yorgun olan bedenimi iyice mayıştırmış, zihnime oyunlar oynuyor ve kendimi yatağa atıp uyumaya teşvik ediyordu. İşim bittiğinde diş fırçamı durulayarak yerine koydum. Tam arkamı dönüp gidecekken durdum. Evde yalnız olduğum için önünü bağlama gereği duymadığım bornozu omuz kısımlarından iterek düşürdüm. Hafifçe sırtımı dönerek dövmeye baktım. Hala tüm güzelliğiyle orada duruyordu. Ne kadar dövmeyi izledim bilmiyorum ama 2 dakikayı geçtiği kesindi.

Düşürdüğüm bornozu tekrar giyinip odama geçtim. Islak olan saçlarımı dolabımdan aldığım havluyla biraz olsun kurutmaya çalıştım. Yatağa oturmadan giyineceklerimi alarak giyindim. Yatağa oturursam muhtemelen dayanamayacak yatağa uzanacaktım, kaçınılmaz son ise uyuya kalmam olacaktı.

Bornozu geri banyo kapısının arkasına asıp mutfağa geçtim. Kendime sert bir kahve yaparak belimi tezgaha dayadım ve küçük yudumlarla içmeye başladım.

Yarın Doğan'ın bana verdiği sürenin sonuna geliyordum. Bundan sonra ne olacaktı bilmiyordum. Fakat Doğan'a güvenmek zorunda olduğumun farkındaydım. Ona mühürlü olan kadındım ben, canımın yanmasına izin vermezdi değil mi?

Ah, resmen kendimi kandırıyordum! Vermek isterse verirdi, mührün onu durduracağını sanmıyordum, hele ki hâlâ böylesine güçsüzken. İsterse benden kurtulabilirdi. Elimden gelen tek şey bunu yapmamasını ummaktı.

Bu bir hafta içinde kendimi oldukça, kendi imkanlarımca zorlamıştım. Az uyumuş çok hareket etmiştim. Her sabah uzun mesafeleri aşmıştım. Tabi aştığım mesafeler beton yol olduğundan doğadaki kadar zorlanmamıştım. Ve biliyordum ki Doğan en çok koşturacaktı beni. Bir şey olduğunda koşabilmeliydim, yüksek hızda kilometreleri aşabilmeliydim. Çevreden, en ufak şeyden yararlanmayı bilmeliydim.

Biten kahvemle bardağı yıkayarak yerine koydum ve odama ilerledim. Duvara yasladığım bavulu alarak zaten çok olmayan kıyafetlerimi doldurdum. Bu bir yılda 3 kez ev değiştirmiştim. Çıktığım ilk evi bir hevesle A'dan Z'ye döşemiş ama ev sahibi çıkmamı istediğinde tüm hevesim gitmişti. Ondan sonra eşyaları satmış ve sonraki seferlerde eşyalı evlere çıkmıştım. O yüzden bardak, tabak çanak tarzı şeyleri taşımakla uğraşmıyordum.

Dolabın köşesine tıktığım iki nevresim takımımı, oraya buraya yerleştirdiğim albümler, resimler derken çoğu şeyi toplamıştım. Sadece yarın kullanmayı planladığım şeyler kalmıştı onlarıda yarın koyacaktım.

Pijamalarımı giyerek yatağa yattığımda içimde anlamlandıramadığım bir heyecan vardı. Neden bu kadar heyecanlıydım ki?

***

Tam kapımı kapatıyordum ki çalan zille ofladım. Üzerimde bornozla kapı açmaya hiç niyetim yoktu.

"Biraz bekleyin lütfen!" Diyerek odamın kapısını kapadım. Tam belimdeki kuşağı çözecektim ki kapı ısrarla çalmaya başladı. Allah'ım kesin Canan teyzeydi! Taşınacağımı öğrendiğinden beri günde 4 kere kapımı çalıyordu kadın!

"Ulan, yine sensen bu sefer patlayacağım yeminle!" Hırsla kuşağımı tekrar sıkarken sert adımlarla kapıya gittim. Kapıyı açarak direk çemkirdim.

"Yeter, vallahi yeter! Bırak yakamı bi' Ca-" karşımda gördüğüm Doğan ile bir an kalakaldım. "Doğan? Erken geldin sanki?"

Siyah (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin