"Onu uyandırmayacak mısın?" Boğuk gelen sesleri dinlemeye koyuldum. Anlaşılan uyuyakalmıştım, hiç şaşırmadım!
"Hayır."
"Neden? Şuan uyumak isteyeceğini sanmıyorum..."
"Tam da bu yüzden. Oraya vardığımızda uyanacak ve her şey açıklığa kavuşana, herkesin iyi olduğuna inanana kadar bir dakika uyku uyumayacak. Ve ben onu uyumaya ikna edemeyeceğimin farkındayım... O yüzden en azından o uykusuz dönemi daha rahat atlatmasını sağlayabilirim."
"Anladım... Yinede uyandırmadığın için kızacak, biliyorsun değil mi?"
Araya farklı bir ses girdi. "Bence burnundan getirir. Ömründe ilk defa dişi tribiyle savaşacaksın, sana iyi şanslar! Ben Kumru'dan az çekmedim!"
"Ne dedin sen?"
"Hiçbir şey! Sadece senin tribin bile çok güzel, onu diyorum!"
"İyi, aksini duymayayım(!)"
Ve kıkırdama sesleri...
***
Sessizlik içerisinde uyandığımda gözlerimi yavaşça araladım. Tavanla karşı karşıya kalıp gözlerimi aşağıya indirdim ve odada gezdirdim. Bir dolap, ayaklı bir ayna ve üzerinde yattığım çift kişilik yatak dışında hiç bir şey olmayan odada tek dikkat çekici şey yeşil renk duvarlardı.
Ve ayrıca, tanıdığım, bildiğim bir yerde değildim!
Ayağa kalkarak kalınları çekilmiş olan perdeyi araladım ve dışarı baktım. Hava karanlıktı, gece olmalıydı. Çevrem sık olmayan ağaçlarla çevrili gibiydi. Tam içeriye girecektim ki bir şey dikkatimi çekti, ileride ışıkları açık olan büyük bir bina vardı. Oldukça büyük yer kapladığı belli olan bina tek katlıydı. İçeriye geçerek odayı bir daha inceledim. Telefon ya da aksesuar, hiçbir şey yoktu. Bu beni daha çok korkutmuştu. Odadaki tek kapıya yönelerek sessizce araladım ve gördüğüm salonu inceledim. Kimse yoktu. Biraz daha bekleyip gelen giden olmayınca çıktım ve kapıyı ardımdan hafif aralık bıraktım. Mutfağa neredeyse nefesimi tutarak giderken tezgahın üzerinde, diğer bıçakların yanında olanlardan en geniş ve keskin görüneni aldım ve dış kapıya yöneldim.
Allah'ım ne olur başım belada olmasın!
Kapıyı aralayarak başımı uzattım. Uzatmaz olaydım! Açık saçlarımdan kavrandığım gibi dışarı çekildim. Elim refleksle saçımı tutan ele yapışırken tuttuğum gibi vücudumla birlikte çevirerek bırakmasını sağlamayı umdum. Ama öyle olmadı, bırakmadı. Bende diğer elimdeki bıçağı karnına doğru yönlendirsem de bu çabamda başarısızlıkla sonuçlandı. Bileğimin tutulmasıyla hiç vakit kaybetmeden dizimi kaldırarak kasıklarına geçirdim. Bu sefer başarabilmiştim ama beni bırakmasını sağlayamamıştım.
Bende daha önce de bir kaç defa denediğim, en azından teknik olarak çalıştığım bir şeyi denedim. Bıçağı elimde çevirerek kalıplarından erkek olduğunu anladığım kişinin, elimi tutan bileğine sapladım. Sonunda beni salarken ani çekişi yüzünden çıkaramadığım bıçak hala bileğinde saplıydı ve kanlar damlıyordu. Hızla geri çekilerek aramıza mesafe koydum ve yüzüne baktım.
"Gerizekalı!"
Hızla ona ilerlerken yüzüne bir yumruğu yapıştırdım. Yüzünü döndüren bir şiddette olan yumruğuma rağmen sadece çenesini uyuşturmuş gibiydi. Çenesini hareket ettirerek sağlam eliyle ovuşturdu. "Fazlasıyla gelişmişsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah (Düzenleniyor)
WerwolfHayvanat bahçesine gelen yeni bir kurt, bir insanın hayatını ne kadar değiştirebilir? DİKKAT! Hikayemde kan, vahşet, kaba dil ve cinsellik bulunmaktadır! Rahatsız olacaklar ve küçük yaştaki okuyucularımız lütfen okumasın!