16. Bölüm - Sözlerin Ağırlığı

1K 102 69
                                    

Merhabalar!

Buraya, kitap önerileri ve reklamları için bir yer bırakıyorum.

İyi okumalar!


Eve geldiğimizde ilk işim lavaboda ihtiyaçlarımı gidermek olmuştu. Ardından Doğan'ın da bulunduğu salona geçip pencere kenarına çektiğim bir sandalye ile ağaçları izlemeye başlamıştım.

Şimdilerde gün ağırıyor, kuşlar yeni günü sevinçle ötüşerek karşılıyordu. Hafif bir esinti onlara katılıyor, ağaçların yapraklarının hışırtılar eşliğinde sallanmasını sağlıyordu. Bir sincap bulunduğu dalın üzerinde etrafını izliyor, dolu olduğu belli olan yanaklarına rağmen yiyecek arıyordu.

Doğanın bu huzurlu haline tezat benim sıkıntılı halim ise sinirlerimi bozuyordu. Uyuyamamıştım. Gözüme bir damla uyku girmemişti. Keyifsizdim, sincabın onca tatlı haline rağmen tebessüm bile etmemiştim. Dünkü gülücüklerim, şuanki halimi gizlemek için bilinçsizce yaptığım bir hamle miydi? Yoksa gerçekten mutlu muydum?

Derin bir nefes alarak başımı yasladığım pencereden çektim ve uyuşmuş eklemlerim eşliğinde sandalyeden kalktım. Gözüm koltukta oturan Doğan'a kaysada önemsemeden mutfağa yöneldim. Suyu kaynatıp kendime bir kahve yapmaya başlarken kuruyup birbirine yapışan dudaklarımı ayırdım ve üzerinde dilimi gezdirerek ıslattım.

Doğan tüm gece ne yerinden kıpırdamış ne uyumuştu. Sadece baktığım pencereden dışarı bakmış ve orada saatlerce bakacak ne bulduğumu arayan tavırlarla aynı benim gibi saatlerce dışarısını incelemişti. Fakat arada bakışlarını üzerimde hissetmemden dolayı gözlerimi ona çevirdiğim bir anda bakışlarındaki 'Ne aradığını biliyorum.' ifadesi beni birkaç dakikalığına rahatlatmıştı. Fakat çok geçmeden eski gergin halime dönmüştüm.

Her şeyin başındayken hayatımda biraz heyecan olsun diyerek girişmiştim bu duruma, sıradan hayatıma renk gelsin istemiştim. Fakat durumun bu kadar ileri gidebileceği aklımın ucundan geçmemişti. Sanmıştım ki siyah, kırmızı ve beyazdan oluşan hayatıma sarı, yeşil ve mavi girer, kendimi kandırdığım mutluluk maskesinden kurtulup gerçek anlamda mutlu olurum. Yanılmıştım, evet, bu renkler hayatıma girmişti fakat beraberinde biraz daha siyah ve kırmızıda getirmişlerdi. Hayatım biraz daha karanlığa bulanmış, kırmızı bir kez daha tenimde ve ruhumda kendini göstermek için heyecanla köşesine çekilmiş bekliyordu. Oysa daha yeni arınıyordum o renklerden... Tam kurtulmak üzereydim oysa...

Ben heyecan verici bir rüya görmek istemiştim, korku dolu bir kabus görüyordum.

Suyun kaynadığını fark ettiğimde kahvemi yaptım ve tezgahtan alarak salona koltuğa geçtim. Elimde sıcak kahve kupası, üzerimde yolculuktan kalma bünyesinde Rüzgar'ın bir kaç damla kanı bulunan bir kazak ve pantolon ile Rüzgar'ın olduğunu öğrendiğim evde, Rüzgar'ın koltuğunda oturuyordum. Doğan'ın gözleri üzerimden ayrılmıyor, Kara Kurt lakabının hakkını vererek içimde bulunduğum karanlığı emiyordu. Gözlerinin üzerimde olduğunu bilmek beni içten içe rahatlatıyor, 'Kara' olmasına rağmen benim ışığım, 'Ak'ım oluyordu.

Biz insanlar anlaşılması zor varlıklardık; Sıradan hayatı olan bir kimse heyecanlı, olaysız geçmeyen bir hayat isterken, benim gibi sonradan da olsa bu heyecana katılan insanlar o sıradan, sakin hayatı diliyorlardı. İnsanlar hep kendisinde olmayanı diliyordu. Benim gibi... Artık hayatımda olmayan annemi diliyordum; Sıcak yemeklerini, zorla temizlik yaptırışını, bir sözüne itiraz edince popoma yediğim terliklerini, komşularla gün yaptığında benim evdeki hallerime yakınışı sırasındaki bıkkın ama oyunbaz bakışlarını, babama kızarken ellerini beline koyuşunu, kokusunu ve sesini...

Siyah (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin