8. Bölüm - Kararlar

1.6K 125 2
                                    

Kapı çaldığında koşar adımlarla yürüyerek kapının önüne geldim ve açtım. Rüzgar elinde bir çantayla dikiliyordu. Normalde onu içeri davet edecek olan ben, çantayı aldığım gibi kapıyı yüzüne kapattım. Bir süre ses gelmedi. Sırtımı dayadığım kapıda hafif bir titreşim hissettim. Kapıyı mı çalıyordu, yaslanmış mıydı?

"Elis? Ne oluyor?"

Vücudumu gevşetmeye çalıştım. Maalesef verdiğim karara tam bir bağlılık gösteremiyordum. Onlarla arama mesafe koymayı gram istemiyordum. Öte yandan Emir'in onlara zarar vermesi düşüncesi dahi gerilmeme yetiyordu. Kararsızlığım hala iç çatışma yaşamama sebep olsada duygularımı mümkün olduğunca bu durumdan uzak tutmaya çalışıyordum.

Sesimi sert bir tonda tutarken konuştum. "Hiçbir şey. Sadece git."

Kapıdan bir kaç tıkırtı gelirken kapının üzerinde parmaklarıyla ritim tuttuğunu hayal ettim.

"Ah, pekala. Öyle olsun."

Gözlerimi yumdum. Sesi oldukça normal ve meraklı gibi gelsede içten içe endişeli,kızgın ve kırgın olduğunu tahmin edebiliyor, dahası biliyordum. Derin bir nefes alıp sırtımı kapıdan ayırarak çantayı yere bıraktım ve odama ilerledim. İstifa vakti gelmişti.

Üzerimi değiştirerek ağzıma bir ekmek parçası attım, yanıma gelen Scarlet'in başını hafifçe okşayarak çantayı omzuma attım ve evden çıktım.

Ruh halim sağ olsun omuzlarım bana direnerek çökmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Elimi omzuma atarak tırnaklarımı geçirdim. Acıyla kendime gelmek istesemde pek etkili olmamıştı.

Ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama hayvanat bahçesine gelmiş müdürün kapısının önünde dikiliyordum ve omuzlarımla verdiğim savaşta da kaybetmeye çok yakındım. Kapıyı tıklatıp gelen onaylamayla içeri girdim. Ruh halim oldukça yorgun gözükmeme sebep olurken bunu yararıma kullandım. Sonuçta başarısızlıkla dönmüştüm(!) Tabiki yorgun gözükecektim.

"Elis? Erken dönmüşsün, bir sorun mu çıktı?"

Sırt çantamı masasının üzerine bıraktım. "Kusura bakmayın efendim ama bunca ihtişam ve bakıma rağmen tasmalarınız oldukça kalitesizmiş, tasmalarını çıkartabilmelerinin başka bir açıklaması olduğunu sanmıyorum. İzlerini kaybettik, dağılmamıza rağmen bir kaç iz dışında bir şey bulamadık. Bulduklarımızda bizi bir yere götürmedi." Mehmet Bey yutkunarak bakışlarını çantaya dikti. Bu şekilde konuşmam hem mahçup hissettiriyor hem de gururunu zedeliyor olmalıydı. Eh diğer yandan dersini almıştı, en kısa sürede tasmaları yenileyeceğinden emindim.

Cebimdeki katlı kağıdı masasına, çantanın üzerine bıraktım. "Her ne kadar hata sizde gibi görünsede ben sözümü tutacağım. İstifa dilekçem."

"Reddediyorum." Duraksadım, bak bunu tahmin edemezdim. "Mehmet Bey, siz kabul etsenizde etmesenizde, dilekçem orada. Kurtlar yoksa işim de yok demektir zaten. O yüzden 15 gün süresi falan umurumda değil. Bugünden itibaren buraya çalışanınız olarak gelmeyeceğim. Kendinize iyi bakın Mehmet Bey, başarılar dilerim." Diyerek çıktım. Adam şok olmuştu! İster istemez güldüm. Bu şaşkın hali bana iyi gelmişti.

Hızlı adımlarla çıkışa ilerledim. Çınar'a denk gelmeden gitmem lazımdı. Tabi ne mümkün! Bendeki bu şanssızlıkla ölmediğime şükretmeliydim heralde.

"Elis!" Çınar'a tepki vermeden yavaşça hızımı arttırdım. Gözlerimi boşluğa dikmiş bir şekilde ilerlerken amacım dalmış havasını vermekti. Kolumdan tutmasıyla irkilmiş gibi yaparak kocaman yaptığım gözlerimle ona döndüm.

"Ya, napıyorsun Çınar? Korkuttun!"

"O kadar seslendim duymadın?"

"Ha, dalmışım da."

Siyah (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin