10. Bölüm

226 20 4
                                    

Sana koşuyorum ölmesem diyorum
Dönüyor başım, seni seviyorum
-------------------------------------------

Şu an Buğra ile birlikte sahilde yürüyorduk. Ne o onu bildiğim hâlde saklamama kızmıştı ne de ben bildiğini söylememesine.

Kısacası rüya gibi bir gün oluyordu.

"Bilmediğin bir şey daha söyleyeyim mi Buğra?" Kafasını bana çevirdi.

"Dinliyorum."

"Lise de ben de senden hoşlanıyordum." Gözlerini kocaman açıp bana bakmaya devam etti.

"Şaka mı? Cidden mi?" Gülümseyip taşın üzerine oturdum. Ayakkabılarımı çıkarıp ayaklarımı suyun içinde sallandırmaya başladım.

Buğra da bana uyup aynını yaptı. İkimizde oturmuş denize ayaklarımızı sokmuştuk.

"Peki anlatacağın şey, yani..."

"Şimdi konuşmasak olur mu? Bu güzel günü gülerek hatırlamak istiyorum çünkü." Kafa salladım. "Nasıl istersen..."

Mutlu olduğum kadar gergindim de. Nasıl davranacağımı bilemiyordum. İşin garip yanı o benden daha gergindi.

"Gözünde korkak, cesaretsiz biri gibi mi gözüküyorum?" Tereddütle sorduğu bu sorusuna gözlerimi devirdim. "Tabii ki hayır, saçmalama. O zaman ben de korkağın tekiyim. İkimizin davranışları da aynıydı. Ayrıca böyle düşünmüş olsaydım bile anlatacağın şeyden sonra fikrimin değişeceğini bilirdim." Gülümseyip uzun uzun baktı bana, ben de ona.

Gereğinden fazla sürünce gözlerimi kaçırdım.

Sırıtıp ayağa kalktı. "Hadi gel ayakların üşümüştür." Birlikte kalkıp eve doğru yürümeye başladık. Beni kapıya kadar bıraktıktan sonra söze girdi. "Görüşürüz o zaman?" Aynı şekilde ben de gülümsedim. Ne kadar gülüyorduk böyle? "Görüşürüz."

Sonunda arkamı dönüp eve girdim. Kapıyı kapatır kapatmaz sırtımı kapıya yaslayıp gözlerimi kapattım. Sanırım gidip konuşmak hayatımda aldığım en güzel karardı.

Sabah uyandığım gibi kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdim. Dün yaşananlar için fazlasıyla mutlu ve enerjiktim. Soner'e hiçbir şey anlatmamıştım ama sorun yoktu. Zaten öğleye doğru dersimiz vardı orda anlatırdım.

Tavayı çıkarıp içine bir kalıp tereyağı attım ve ocağın üstünde erimeye bıraktım. İnce ince doğradığım biberleri tereyağı eridikten sonra içine döktüm. Biberler biraz durduktan sonra yine doğradığım domatesleri ilave ettim. Bu malzemeler de biraz kavrulduktan sonra iki yumurta kırdım ve çok az peynir ekleyip karıştırdım. Yirmi dakikalık pişirme sonucunda kahvaltı için menemenim hazırdı. Kahvaltılık malzemeleri de sofraya koyduktan sonra servis tabaklarına menemeni koyup çayları doldurdum.

"Anne! Kahvaltı hazır hadi gel!"

Babam işte, Arda da okulda olduğu için annemle ben kahvaltı edecektik.

"Sen bu saatte kahvaltı hazırlamayı bırak, yataktan kalkmazsın. Hayırdır kızım kıyamet mi yaklaşıyor." Sandalyesini çekip oturdu. "Yetinmeyi bilir misin sana verdiği kadarıyla hayatın?" Tek kaşını kaldırıp bana bir göz attı.

Bu bakışı çok iyi bildiğim için uslu uslu kahvaltımı yapıp evden çıktım.

"Siktir!" Soner'in anırması üzerine bahçede ki tüm gözler bizim üzerimize döndü. "Ayı! Bağırmasana!" Eliyle ağzını kapatıp önüne döndü. Bir süre düşünür gibi sesler çıkardı sonra tekrar bana döndü. On yıldır arkadaştık fakat hâlâ çözememiştim bu çocuğu.

"Nesiniz şimdi?"

"Nasıl neyiz?"

"Mal"

"Efendim?" Sabır çekip önüne döndü." La havle. Kızım sevgili oldunuz mu olmadınız mı onu soruyorum." Jeton kafama yeni düşmüştü çünkü aklıma hiç gelmemişti bu durum. Şey durumu, şey işte... sevgililik.

" Yok canım ne alakası var?" Tek kaşını kaldırıp aptalsın bakışını attı. "Bacanak olmak için yazmadı çocuk sana."

Gözlerimi bahçede gezdirdim. Bir kızın bize doğru yürüdüğünü gördüm. Soner de benim baktığım tarafa bakınca birden heyecan yaptı ve yanımdaki kahveye eli çarptı. Kahve de bana bir güzel...

"Allah! Yandım yandım!" Soner hemen bacağıma üflemeye başladı. "Ne üflüyorsun bir boka yaradığı yok!"

Yanımıza varan kız omzuma dokunup, "istersen birlikte tuvalete gidelim?" Dedi. Onaylayınca tuvalete doğru adımlamaya başladık.

"Adın ne? Aynı sınıftayız seni görmüştüm." Kafamı ona çevirdim. "Öyle mi hiç farketmemiştim. Adım Dolunay, senin?" Samimi bir şekilde gülümseyip " Ben de Selin." Ben de ona aynı şekilde gülümsedim. Zaman ne gösterirdi bilmiyorum ama masum bir yüzü vardı ve çok samimi davranıyordu.

Tuvalete girip üstümü su yardımıyla az da olsa temizleyebildikten sonra Selin, gel revire de uğrayalım buz koyarız iyi gelir." Dedi. Fakat derse fazlasıyla geciktiğim için direkt eve gitmek istiyordum.

"Yok ben eve geçeyim direkt evde hallederim. Teşekkür ederim her şey için." Sıcak bir gülümseme gönderip eve doğru yol aldım.

Soner: Nerdesin lan

Dolunay: Eve geçiyorum

Soner: yarın komşularımıza gidiyoruz

Soner: Buğralara

Soner: Sen de geliyorsun.

MİLAGRE | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin