Kızlar odama yönlendirip beni yalnız bıraktığında çok çaresiz hissettim. Hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim. Ailem uzaklarda ve ben buralarda bilinmeyen bir yol içerisinde ne olacağını bilmediğim serüvende sürükleniyorum..
Odama göz attığımda koca bir yatak kocaman duvarı kaplayan bir pencere vardı. Bu pencere avluya bakıyordu. Kıyafetlerimi çıkarıp uzandığımda olacakları düşünürken uyuya kaldım. Birinin beni dürtmesi ile “ne” diye sıçrayıp kafamı çevirdiğimde calibi gördüm. Calib ise bana sert bakışlarını sürerek.
“Ben sana demedim mi burada açık giyinmeyeceksin.”
“ iyi de burası benim odam. Senin ne işin var odamda.”
“unutma burası benim evim istediğim zaman girerim. hadi yemeğe kalk. Yoksa burada olacakları bilemezsin artık.”
“ nefret ettim senden.. beni burada tutma ne olur ülkeme dönmek istiyorum. Bu son zamanlarda çektiğim bir kabus gibi. Beni aileme yolla..”
İsyan ediyordum gözlerim dolarken calib ise sinirli bir şekilde “ seninle evleneceğimizi unutma ancak o zaman gidebilirsin.” İç çekip o siyah gözlerini üzerime dikti.
“giyin ve aşağıya gel.”
Kapıyı çarpıp gittiğinde. Gözümün pınarından bir damla yaş aktı. Bir damla artık o kadar yorgun düştüm ki. Nefret ettiğim adamı nasıl ikna edeceğimi bilmiyordum.
İstemsizce Verandaya indiğim de yemek odasını bulmam çok zor oldu. Bir masada toplam sekiz erkek vardı. Boş sandalyeyi görünce direkt masaya oturdum.
Sekiz kişi birden başını kaldırıp yüzüme baktı. Arkamdaki hizmetlilerden biri de “ tuğçe hanım” demesiyle bana bakan kişilere neden baktıklarını anlamaya çalıştım. Calibi arıyordum. Calib masadan kalkıp bileğimi sıkıp beni masadan kaldırdı.
“ siz yemek yemeye devam edin. Ben birazdan burada olacağım.”
Bileğimi tuttuğu gibi koridordan yürüyüp beni bir salonun kapısından yere attı.
“sen ne yaptığını zannediyorsun. Orası selamlık. Bir kadının selamlıkta ne işi var.”
Asıfe hanım masadan kalkıp yanıma geldiğin de. “kalk seni küçük orospu utanmıyor musun o kadar erkeğin içinde gidip oturmaya.”
“ Ben bilmiyordum çok özür dilerim lütfen bir daha olamayacak.”
Kadın gözlerini kinle dikmiş “ ayağa kalk çabuk.” Ayağa kalkmaya çalıştığım da ayak bileğimin burkulduğunu fark ettim. Topallayarak ilerlediğimde çarşafı toplayak gidiyordum.
“ geç masaya. Aişe yerini göster.”
Masaya oturduğumda herkesin yemek yediğini ve keyifili bir şekilde muhabbet ettiklerini görünce gülümseyip bir an önce başlamak istedim.. “afiyet olsun.”
Kimseden ses çıkmadı hepsi yemeğini bırakıp beni süzüyordu. Yemeğimi yarım bırakıp yüzlerine baktığım da hepsi de bana somurtuyor. Arapça fısıdaşıyorlardı.
Tanımadığım güzel mi güzel kahve gözlü bir kızın bana doğru gelip elini beline götürmüş bir şekilde beni azarlıyordu “ sofraya otururken besmele çekildiğini bilmiyor musun ?”
“ özür dilerim.” Bu sözden sonra artık yemek yemek bile gelmiyordu içimde.
Kız bbaşımda dikilip bekliyordu. “ daha ne kadar özür dileyeceksin. Annemden duydum sanırım sen bundan böyle burada kalacakmışsın.”
Asıfe hanıma baktığımda yüzünü çevirip yemeğine devam etti. “ siz calibin kardeşimisiniz ?”
Kız hiç mimiklerini bozmadan bana “ evet adım fadik mahmoud. Lütfen yemeyeceksen sofradan kalkıp odana gider misin ?”
Çatal bıçağı bırakıp yüzlerine bakmadan odadan çıktığımda. Arkamdan konuştuklarını duydum. “Anne gerçekten bu şırfıntıyı ahmede layık görmüyorsun değil mi ?”
Birden durdum ahmed kim ? calibin diğer adı ahmedmiydi acaba. Odama yöneldiğimde selamlıkta ki erkeklerin odasından arap müziği sesleri geliyordu. Umursamaz ca merdivenlerden çıkıp balkonu arıyordum. Bulamadım bulamayınca koridorda dolanıp odama döndüm.
(lütfen sizden ricam olacak olumlu-oljumsuz bana yazarsanız. hikayenin geri kalan kısmını devam ettirip ettirmeyeceğme karar vereceğim. lütfen hikayeyi okuduktan sonra veto ediniz. sevgiler :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Irak'ta Bir Türk Gelin
General Fiction"Memleketine giden 18 yaşında bir genç kız ve ummadığı anda kendisini Irak'ta gelin buldu.."Hayatın acımasızlığın da aşkı da bulabilecek miyim ? çektiğim acıların yanın da sevdiğim adama ve ülkeme kavuşabilecek miyim..