Kapı çalınmadan direkt açıldı. Beyaz bir dişdaşa (ayak bileklerine kadar inen elbise) giymiş başında ise beyaz kefiye (beyaz eşarp) vardı. Bu giren tabi ki calib mahmoud idi. Kızlar apar topar peçelerini kapatmışlardı. Calib ise onları görmeden direkt benim kolumu sıktı “ bu son uyarım bir daha asla bir erkeğin gözlerine dikme gözlerini.” Calibin elini indirip gözlerim ile kızları işaret ettim. “ kızlar burada biraz dikkatli olamaz mısın ? kapıyı çalabilirdin.”
Kızlara yan dönüp baktı sert ifadesini bozmadı. “ çıkın odadan.” Kızlar hızla kapıyı kapatıp gittiler. Calib yüzümü okşayıp yanaklarımı avucuna alıp sıktı.
“ canım yanıyor bırak beni.” Kaşlarını çatıp dudaklarıma doğru eğildi.
“şey.. sen ne yapıyorsun çekil önümden.”
Birden bırakıp yatağa oturup bağdaş kurdu. Sadece susup biraz sessiz kaldığı anda birden bana baktı.
“ neden benden bu kadar nefret ediyorsun ki ?”
Sandalyeyi çekip karşısına oturdum. “ sence neden olabilir senden nefret ediyorum çünkü sen kabasın. İticisin çirkinsin. Beni ülkeme göndermemek için inat ediyorsun.”
Bir kaşını kaldırıp “ itici ve çirkin. Kendimi bilmesem ciddiye alırdım bu sözleri. İlk defa senden duydum.”
Yalnız o kadar bunalmıştım ki calib ile konuşasım bile gelmiyordu. Sadece oflayıp bende sessiz kalmaya çalıştım ama yapamadım. “ ne zaman olacak bu evlilik ? Beria ile dizdize yaşlandığınız zaman mı ?”
“ biraz daha bekle olacak.”
“illa senle evlenmem şartmı ahmed ile evlensem ne olur ?”
Birden yerinden sıçrayıp bileğimi sıktı. “ bana ait olanı başkasına veremem. Sakın bir daha ona baktığını ve adını söylediğini duyarsam senii buradan bir daha asla göndermem.”
“ yapamazsın bunu ?”
“yapamaz mıyım sence? Seni nasıl getirdiysem göndermem de. Bana bağlısın. Şimdi gidiyorum ben görüşürüz.”
Calib kapıyı açtı ve “ dur bir dakika calib bir şey unuttum.” Tuğçenin salınarak gelmesiyle birden gözlerini tebessümle kıstı. “ bunu unuttun gigel.”
Calib o anda sadece dalmıştı ne dediğini bile anlamadı. Yeşil gözlerimi hayranlık ile izliyordu ben ise ondan kaçırıyordum. “ yüzüme bak. Biraz yüzüme böyle kal.”
İzledi izledi tebessüm etti. Yanağında hiç görmediğim gamzesi belirdi. “ sen çok tazesin.” Kapıyı kapatıp gitti.
Nefrett ettiğim adamın arkasından içim bir hoş oldu. “kendine gel tuğçe. O adam evli.”
Aşağı indiğim de herkesin yine bir telaşı vardı. Ağır adımlar ile ilerledim.
Bir telaş bir telaş “ hayırdır bir düğün daha mı var.”
Fadik gülümseyip “ yok şekerim dün ki düğün arefesi idi. Bu sefer de düğün eğlencesi.”
Fadikin yanına kuruldum “ iyi de yine mi haremlik selamlık.” Kahkahası ile gözlerinin calibe benzediğini fark ettim. “ abim sanırım seninle baş edemiyor. Ne zaman görsem sinirli.”
“ sende mi gördün sabah odamdan çıktığını.”
Fadik birden geri çekildi ve şaşkınlık ile baktı “ nasıl yani abim senin odana mı geliyor ?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Irak'ta Bir Türk Gelin
Ficción General"Memleketine giden 18 yaşında bir genç kız ve ummadığı anda kendisini Irak'ta gelin buldu.."Hayatın acımasızlığın da aşkı da bulabilecek miyim ? çektiğim acıların yanın da sevdiğim adama ve ülkeme kavuşabilecek miyim..