Artık irak sokaklarında dolandığıma emin olmaya başladım. O kadar üzgün ve yorgundum ki bu kargaşa içerisinde ailemi bile hatırlamakta zorlandım. Sevgili ailemin ne durumda olduğunu düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum.
“Bana telefonunu ver..” Genç adam kaşının birini yukarı kaldırarak aniden frene bastı. “kimi arayacaksın ?”
“Annemi arayacağım endişelenmişlerdir.”
Telefona uzandığımda arabadan inip endişeyle telefon numarasını çevirdim..
Telefona kimse cevap vermiyordu. Babamı aradığımda ise telefon kapalıydı.. Ve düşündüm ki başka kimsenin telefon numarasını ezbere bilmiyordum.
Birden duraksayıp temiz havanın tadını çıkarmak istedim.. ön koltuğa geçtiğim de “ ne oldu?” diye sorana kadar dalgın dalgın hareket ediyordum.
“ kimse telefona bakmadı “
Üzgün bir şekilde gözyaşı dökerken yolculuk devam ediyordu.
Ama kalbimm.. calibe baktığında değişik bir nefretle çalkalandı.. birden sevgiye muhtaç gibi hissettim.. o araba kullanırken omuzuna başımı yaslandım..
“şişttt. Kalksana kızım omuzumdan..”
Birden çekilip baktığım da “ yemedik seni merak etme..”
“ ne kadar terbiyesiz bir konuşma bu..” anlaşılan biraz geri kafalıydı..
“ terbiyesiz mi “ birden gülerken calib ise sinirlenmiş kaşlarını çatmıştı.
“bana bak şimdi erbile gidiyoruz. Üstüne bir şeyler almak lazım..”
Üzerime baktığımda kirli ve yakamın yırtık olduğunu gördüm. Yakamı kapatmaya çalıştım.
“ üstünü kapatsan neye yarar bacakların açıkta..”
Birden sinirlenirken kendi kendime “geber” diyordum homurdanıp duruyordu bana “ utancından elbisenin rengi gibi kızardın..”
o gülerken ben orada sinir krizi geçirmek üzereydim.. Direksiyonu elinden çekmeye başladım. Dünkü adamdan sonra dövme sırası calibe gelmişti kafasına kafasına vuruyordum..
“ gerizekalımısın kızım sen kaza geçiriyorduk az daha”
“Benimle uğraştığın da başına gelecekleri gör Calib bey..” aldırış bile etmiyordu bana buda beni iyice gaza getiriyordu.
Camı açıp “İmdatt.. Bu adam beni kaçırıyor imdat..”
“sussana lanet kadın. Kapa camı .”
O beni çekiştirirken ilerde polise benzeyen bir adam bize işaret veriyor ve calib sinirli bir şekilde frene basıp adama yanaştı arabadan inerken bile gözümde karizma göründü.. Garip bir şekilde endişeli görünüyordu..
Camı açtığımda arapça konuşuyorlardı..
“Ben Calib Mahmoud Hassan Mahmoud’un oğluyum. o türk memur bey.. Pasaportu yanında değil..” genç kızı işaret ediyor.. “Adı nedir ? burada ne işi var sizinle ?”
“Arkadaşım Türkiye’den beraber geldik”
Peşmergeye ne diyeceğini bilmedi. “ o bekar mı ve çıplak bu bizim kanunlarımıza aykırı.. Sizi şikayet edeceğim..”
“Biz kısa zamanda evleneceğiz o yüzden aceleyle ülkemize getirdim.”
Calib arabaya geliyor sonunda siyah gözleri endişeyle bakıyordu.. Bu arapça hayli zorluyor insanı. El kol hareketlerinden bile ne dediklerini anlamış değilim.
“bu adam da kim calib ? Polis mi ?”
Endişeyle gülümseyip diyebildiği tek şey şuydu “Peşmerge”
“peşmerge mi ? Haberlerde cani olarak bahsettikleri adamlardan mı ?”
Kafasını salladı sadece ben ise korkuyla paniğe kapılmıştım.
“Ne oldu ne dedi peki ? neden bu kadar uzun sürdü.. Seninle daha ne kadar yolculuk yapacağım.. Bir an önce beni Türkiye’ye yolla..”
Calib’in yüz hatları gergin ve sert bir uslüb ile bakışını gördüm “Biz evleneceğiz..”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Irak'ta Bir Türk Gelin
Ficção Geral"Memleketine giden 18 yaşında bir genç kız ve ummadığı anda kendisini Irak'ta gelin buldu.."Hayatın acımasızlığın da aşkı da bulabilecek miyim ? çektiğim acıların yanın da sevdiğim adama ve ülkeme kavuşabilecek miyim..