Valentine

122 14 14
                                    

*Çokk uzun zamandır bölüm atmıyorum çünkü okunmalarım iyice azaldı. Ama böyle okunmayı beklemekte olmuyor. Bu yüzden yeni bir bölüm yazayım dedim. En son neler oldu, kurgularım neydi falan hiç hatırlamıyorum. Büyük ihtimalle planımdan farklı yeni senaryo bulurum. Şimdiden iyi okumalar.*

Magnus:Yatağın üstüne düşmemizle Alec'in ne kadar ağır olduğunu söylenmeye başladım. Çünkü üstüme düşmüştü ve gerçekten çok ağırdı. Bu kadar yerse olcağı bu tabi diye içimden geçirirken Alec inat yapıp kendini daha çok bana bastırmıştı.

Altında ezilmek üzereyken çırpınıp onu yitmeye çalışıyordum. "Bence en kısa zamanda kilo vermelisin. Öldüreceksin beni. Kalksana hadi." diye bağırırken o ise bana gülüp benimle eğleniyordu.

Sonunda üstümden kalktı ve yanıma oturmuştu. Bende doğruldum ve yanına oturup eliyle oynamaya başladım. "Babamdan nefret ediyorum.

Neden bana yalan söylüyor ki? Gerçeği bilsem ne değişecek?" gerçekten çok sinir bozucuydu. Kendi hayatımla ilgili gerçeklerin benden saklanması...

Bu his berbattı. Alec ise sadece bana sarılmakla yetiniyordu. Ona da hak veriyordum. Ne diyebilirdi ki. Benim yüzümden onun da üzülmesi beni daha çok üzüyordu. O yüzden şimdilik bu konuyu ertelemeye karar verdim.

Dışardan gelen patlama sesi ve sarsıntıyla irkilmiştik. Hemen ayağa kalkıp pencereye doğru koştuğumuzda okulun kalkanının parçalanmaya başladığını görmüştük.

O an aklıma Jordan gelmişti... Anlaşılan yine saldırı oluyordu. Ve tekrar birini kaybetmek istemiyordum. Diğerlerini bulmak için kapıya yöneldiğimde Alec elimi tutup beni kendine çekmişti.

"Magnus hayır. Burda kalalım. Tehlikeye gitmene izin veremem. Aynı şeylerin tekrar yaşanmasına izin vermiyeceğim. Sen burda kal ben diğerlerini alıp hemen geleceğim yanına." dedi.

Ona göz devirdim ve "Alec bana kızıyorsun ama sen gidiyorsun. Bırak birlikte gidelim işte." dedim. O ise kafasını hayır şeklinde salladı. "Magnus hayır dedim. Burda kal hemen geleceğim." dedi. Ve portal açıp hızla gitti.

İçimden ona saydırırken pencerenin önüne geri geldim. Kalkan nerdeyse tamamen yok olmuştu. Ve dışarıda savaşan birçok insan vardı. Ve bense sadece bekliyordum. Bir süre bekledikten sonra Alec hala gelmediği için merak etmeye başlamıştım.

Daha fazla dayanamadım ve bir portal açmaya çalıştım. Ama ters giden bir şey vardı. Portal açılmıyordu. Aklıma ilk gelen şey okuduğum bir yazı olmuştu. Savaş gibi durumlarda karşı tarafın portal kullanarak okula rahatca girmesini engellemek için üst düzey güvenlik açılmıştı. Bi kitapta okumuştum.

Bu yüzden gelememişlerdi sanırım. Dayanamayıp kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Dışarda gördüğüm yabancılarla karşılaşmamla donup kaldım. Adamlardan biri koluma bakıyordu. Üstüme doğru gelmeye başlayınca kendimi odaya geri attım ve kapıyı kitledim.

Yüzü çok tanıdık gelmişti. Sanırım geçen barda gördüğümüz adamlardandı. Kapının tıkırdamasıyla geri geri adım atmaya başladım. Ne yapcağımı bilmiyordum. Kapının sert bir şekilde açılmasıyla duvara iyice yanaştım.

Karşımda duran adam bana doğru bir büyü yapmıştı ve kendimi yerde buldum. Sesler uğultuya dönüşmüştü. Gözlerim kapanıyordu...

Gözlerimi tekrar açtığımda bağlı olduğumu fark ettim. Biraz kaçmak için çabalasam da boşunaydı. Neredeydim? Neden bağlıydım? En son ne oldu? Pek birşey hatırlamıyordum.

İlerden gelen adamla bakışlarım onu buldu. Arkasında iki kişi ile birlikte geliyordu. Tam önümde durdu ve "Sonunda seni bulabildim." dedi.

Ben konuşamıyordum ama zorla konuşmayı başardım. "Ne bulması? Kimsin sen?" dedim zar zor. Bana bakıp güldü ve "Valentine." dedi.

Down World Waterfall (Malec) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin