Staj

88 6 33
                                    

*Uzun aylar sonra tekrardan merhabalarr. Son aylarda çok yoğundum ve bölüm yazamadım. Uygulamaya girmek bile aklıma gelmiyodu. Gerçi okunma sayımda düşüktü bölüm yazsamda atmazdım. Ama arayı çok açmışım maalesef . Ne yazıcağımı bende bilmiyorum şuan. Bakalım bu bölümde neler olacak. Hepinize iyi okumalarr.💜💜*

Magnus: Staj için beklerken etrafıma bakındığımda herşeyin ne kadar değiştiğini bir kez daha fark ettim. O kampa gittiğimizde başımıza gelecekleri nerden bilebilirdik ki? Kafamı tekrar çevirdiğimde Maia'ı görüp kocaman gülümsedim.

Maia'nın yanında gördüğüm çocuk ile yüzüm tekrar asılmıştı. Louis? Onun ne işi vardı bizle? Yoksa o da mı bizle birlikte staj görecekti? Maia ile son zamanlar da çok yakınlaşmaya başlamışlardı ve bu beni deli ediyordu.

Alec'in elimi çekiştirmesiyle kendime geldim. Elini yüzüme koyup "Magnus hadi ama yapma. En yakın arkadaşının mutlu olmasını istemiyor musun? Onun yaşadıklarını en iyi sen biliyorsun." dedi. Haklıydı... Çok bencilce düşünmüştüm. Maia Jordan'ı kaybettiğinden beri gerçekten zor zamanlar geçirmişti. Mutlu olmayı hak ediyordu. Gereksiz kıskançlık yapmıştım...

"Haklısın. Sanırım gereksiz kıskançlık yaptım. Ama inan bana kötü bir niyetim yoktu." dedim. Bana gülümseyip "Biliyorum Magnus." dedi ve sarıldı. Enstitü görevlisi tanıtım yaptıktan sonra şuan için büyük şeyler yapmayacağımızı sadece genel görevleri yapacağımızı anlatmıştı. İki gün sonra ise okulun kalkan güçlendirmesi için tekrar gideceğimizi söyledi. Biz zaten Alexander ile onu dinlemek yerine birbirimizle uğraşıyorduk.

Enstitüdeki insanların bize garip bakışlar atıp kendi aralarında konuşması gerçekten rahatsız ediciydi. Kapının aniden açılması ve içeriye giren insanlar yüzünden herkes kenara çekilmişti. En önde yürüyen kadına herkes yol vermişti. Tahminime göre sanırım buranın yöneticisi falan olmalıydı.

Gelen kadın tam önümüzde durduktan sonra tanıtım yapan kişiye döndü. "Lydia Branwell. İdris'ten geliyorum. Enstitünün geçici olarak başına geçiyorum. Ve ilk işimiz bu öğrencileri buradan çıkarmak." dedi sert bir şekilde. Hepimiz şok olmuş bir şekilde bakarken tanıtım yapan kişi sadece kafasını eğip onaylamıştı. Gerçekten mi? Şaka mı bu?

Sarı saçlı kadın tekrar ağzını açtı ve "Gölge avcıları kalsın. Onlar diğerleri gibi dengesiz değil." dedi. Ne demek diğerleri gibi dengesiz değil? Bizi insandan saymıyo mu bu deli kadın? Dayanamadım ve öne çıkıp konuşmaya başladım. "Diğerleri gibi dengesiz değil derken? Bizi insandan saymıyor musun sen?" dedim. Kadın sadece küçümseyen bir bakış atıp "Hemen dedim." dedi ve görevli kafa sallayıp bizi çıkarmaya çalıştı. O sırada ise kadın odaya doğru ilerlemişti.

Jace ve Clary sadece bize bakakalmıştı. Şuan o kadar sinirliydim ki. Vücudumda hissettiğim acıyla tüm düşüncelerim dağılmıştı. Yaralandığım yerler çok fazla canımı yakıyordu. Ve izimin parladığını fark ettim. Ama eskisi gibi değildi. Parça parça sadece bazı kısımları parlıyordu. Alexander fark etmiş olacak ki hemen bana sarılıp çıkışa kadar eşlik etti.

Acım azaldı ve izim de eski haline gelmişti. Alexander bana iyi olup olmadığımı sorduğunda sadece "Sinirlendim biraz o yüzden oldu." dedim. İnanmışa benzemiyodu ama birşey demedi. Görevlinin önüne bi anda gelen yanan kağıt ile dikkatimiz dağıldı.

Kağıdı okuduktan sonra bize döndü ve "Hepiniz kendi alanlarınıza göre ayrılacak ve stajınızı kendi alanınıza göre göreceksiniz. İdristen gelen emir bu şekilde. Birazdan sürü liderleriniz, baş büyücünüz, klan lideri her kimse o gelecek ve sizi alacaklar. İyi günler." dedi ve biz cevap bile veremeden kapıyı çarpıp gitti.

Biz sinirle beklerken vampirlerin lideri hız özelliği sayesinde çoktan gelip Simon ve Raphael'i götürmüştü. Daha sonra Kurt sürüsünün lideri de Maia ve Louis'i götürmüştü. Geriye sadece biz kalmıştık. Büyücüler.

Önümüze açılan portalla hepimiz bizim baş büyücümüzün geleceğini anlamıştık ama gelen kimse yoktu. Biraz daha bekledikten sonra dayanamadım ve portaldan geçtim. Diğerleri de peşimden geldikten sonra kendimizi bir odada bulduk. Antika eşyalarla dolu eski bir odaydı. Etrafta kimse yoktu. Odaya göz gezdirirken duvarda asılı bi resim dikkatimi çekmişti. Bu resim... Bu Maia'nın Lorenzo için yaptığı resimdi.

Biz etrafa bakınırken arkadan merdivenlerin üstünden bir ses geldi. "Bakıyorum da sonunda gelmek aklınıza gelmiş." dedi soğuk bir şekilde. Evet bu Lorenzoydu. Ona doğru gülümsedim ama o hala sinirle bakıyodu bize. "Sizin gelceğinizi düşünmüştük. Çünkü diğer grupların yöneticileri gelip onları almıştı."dedim.

Merdivenlerden inerken üstünü düzeltip konuşmaya başladı. "Biz diğerleri gibi değiliz. Büyücüler asildir." dedi ve inmeye devam etti. "Neden herkes kendi türünün üstün olduğunu düşünüyo. Ve neden sürekli bir gruplaşma içinde herkes." dediğimde Lorenzo göz devirdi.

"Herkes kendini üstün görür ama asıl güç bizdedir. Ayrıca ben izin vermeden tekrar konuşursan büyü gücüne el koyacağım. Büyücüler üstündür evet ve ben sizin baş büyücünüzken laflarına dikkat etmelisin." dedi. Ve bende  dayanamayıp tekrar cevap verdim.

"Öyleyse neden burdayız. İdrisden haber gelmeden önce enstitüde staj görecekken neden sizin yanınıza gönderildik ve siz birşey yapamadınız. Saygı değer baş büyücümüz." dedim son kısma baskı yaparak. Biraz abartmış olabilirdim ama gerçekten sinirlenmiştim. Bu yapılan ayrım tamamen saçmalıktı.

Sanırım söylediklerim onu kızdırmıştı." Size söylemiştim bay Bane. Güçlerinize el koyuyorum." dedi ve ben cevap bile veremeden yaptığı bir büyü ile güçlerimi elimden aldı. "Bunu yapamazsın. Ayrıca yapsan bile beni böyle durduramazsın. Doğruları söylediğim için gücümü alman saçmalık." dedikten sonra Alexander daha fazla zarar görmemem için beni kenara çekti.

"Asistanım sizinle ilgilenecek. Sizinle daha sonra görüşeceğiz." dedikten sonra bana doğru aşağılayıcı bir şekilde baktı ve daha sonra merdivenlerden yukarı çıkıp odasına geri döndü.

Down World Waterfall (Malec) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin