Ambrose Spellman

27 3 21
                                    

*Öncelikle herkese merhabalar demek istiyorum çok uzun zamandır bölüm yazmıyordum unuttum bile burayı nerdeyse ama internetimin bittiği bi gün ne yapsam diye düşünürken bari hikayeme devam ediyim dedim. Çoğunuz belki yoksunuz bile artık ve belki de kitabım kimseye ulaşmıycak uzun zaman sonra döndüğüm için ama yinede yazmak istedim. Ve bu arada sevdiğim dizi, filmlerden karakter, olay eklemeleri çok yapan biriyim. Sevdiğim şeyleri bir araya getirmeyi seviyorum. İyi okumalar dilerimm.*

Magnus: Tüm bu olanlar beni sinir ederken beni mutlu eden tek şey Alexander'ın yanımda gülümseyerek elimi sımsıkı tutmasıydı. Beni sakinleştirmek için sadece gülümsemesi bile yetiyordu. Ama olanlar karşısında düşünmeden edemiyordum. Neden Lorenzo bize öyle davranmıştı ki?

Beni çoğu zaman düşüncelerimden kurtaran Alec olsa da vücudumda ki acılar da düşünmeme engel oluyordu. Vücudumda herhangi bi yara görünmesede canım hala çok yanıyordu. Sanki damarlarımda akan kan ateşten ve yanıyordu. Kesiklerim hala duruyor gibiydi. Ama bunları kimseye anlatamıyordum. Alec daha fazla gücünü kullanıp zarar görsün istememiştim. Kendi güçlerimle iyileştirmeye çalıştığımda ise canım daha çok yanmıştı ve burnumdan siyah bir sıvı akmıştı.

Bu olanlar iyiye işaret değildi ama ne yapacağımı bilemiyordum. Maia'a anlatabilirdim ama onun da nerde olduğunu bilmiyordum bile. Tüm bunları düşünürken bu sefer dikkatimi dağıtan Lorenzo'nun asistanı oldu. Merdivenlerden asası elinde sallanarak havalı bir giriş yapmaya çalıştı. Bense sadece göz devirdim. Ama o Alexander'a göz kırpınca kaşlarımı çatarak Alec'e baktım ama o sadece başını bilmiyorum dercesine salladı.

"Ambrose Spellman." diyerek bizi selamlarcasına eğildi. Alec'e bakarak "Sizinle ben ilgileneceğim. Şuan için yapacağınız hiçbirşey yok sadece eğlenmemize bakacağız. Size odalarınızı göstereceğim ilk olarak" dedi. Tamam öldürülecekler listesine birini daha eklemiştim. "Ambrose Spellman." Sanırım birileri kaşınıyordu. Sinirlenip Alec'i kendime çekiştirdim ve iyice sarıldım. Dışardan küçük bir çocuk gibi görünüyordum belki ama umrumda değildi.

"Öyleyse sizi odalarınıza götüreyim. Daha doğrusu odaya. Burası sandığınız kadar büyük bir yer değil. Hemde ansızın gelen misafirler için. Bir oda da üç yatak var biri de benimle kalıcak." derken gözleri Alec'i buldu. Ona bakmaya devam ederek asasını ona doğrulttu ve "Sen benimle kalabilrisin mavi gözlü." dedi.

Tamam haddini yeterince aşmıştı. Dayanamadım yine ve "Büyücü değil miyiz neden bir yatak daha yapmak yerine *birisi* sizinle kalıyor. Hem rahatsız olmayın sonra." dedim baskılayarak. Bana gülümseyerek yaklaştı ve "Haklısın neden sen yapmıyorsun o zaman. Odanıza geçelim de muhteşem gücünle bir yatak yap bakalım." dedi. Resmen benimle oynuyordu. İyi ki güçlerim yoktu. Yoksa çok kötü şeyler olabilirdi. Ama bir anda güçlerimi kullandığımda olduğu gibi her yerim acımaya başlamıştı ve koluma baktığımda izim bi yanıp bi sönüyordu garip bir şekilde. Bu yüzden cevap veremedim.

Ben anlam vermeye çalışırken Jonathan ordan öne çıkarak "Tamam ben seninle kalırım diğerleri birlikte kalsın." dedi. Izzy şaşkın bakışlar atsa da bize bakıp sesini çıkarmadı ve durumu kabullendi. Kendimi böyle olunca daha suçlu hissettim. Ambrose ise keyifle Jonathan'a dönüp "Sende fena değilsin." diye sırıtıp merdivenlere doğru çıkmaya başladı. Oturduğum yerden kalkarken başım döndü ve inanılmaz bir sancı zihnimde dolandı. Gözlerim karardı ve sendeledim.

Alec durumu fark edip hemen bana destek oldu ve neyim olduğunu sordu. Biraz sonra tüm acılar tekrar giderken ona doğrulup iyi olduğumu söyledim. Bana bakıp "Magnus sürekli iyiyim diyorsun ama bu kaçıncı. Endişelenmeye başlıyorum. Neyin var neden bana söylemiyorsun?" dedi. Yalan söylemek istemesemde "Uzun zamandır birşey yemedim o yüzdendir büyük ihtimalle." diye geçiştirerek diğerlerini takip ettik.

Izzy, Alec ve ben Ambrose'un bize gösterdiği odanın birine girdikten sonra Izzy, Jonathan ile vedalaşıp yanımıza geldi. Suratı asıktı. Kendimi kötü hissettim tekrardan. Oda küçük ve tozlu bi odaydı. Izzy gözlerini devirip yaptığı bir büyüyle tüm odayı temizledi. Gerçekten büyü konusunda çok gelişmeye başlamıştı. Bazen onu antrenman yaparken görüyordum. Özellikle yılanını kullandığı zaman onu kimsenin durduramıycağına emindim.

Aynı şekilde Alec de öyleydi. Boynunda ki yılanı çıkararak yay olarak kullanıyordu. Atışlarında çok başarılıydı. Ve bu hareketi yaparken çok etkileyici oluyordu. Aklıma o sırada Jonathan geldi. Hepimizin gibi onun da özel bir gücü vardı ve bu solungaçlarıydı. Ama onları kullanırken veya ne işe yaradıklarını hiç bilmiyordum. Düşüncelerden beni uyandıran Izzy oldu.

"Siz ikiniz yatakta yatın isterseniz ben koltukta yatarım. Zaten uyuyabilceğimi de sanmıyorum." dedi. Bende üzülerek "Izzy gerçekten özür dilerim böyle olmasını istememiştim." dedim. O ise bana gülümseyerek "Sorun yok Magnus eğer o aptal asistan Jonathan'a dokunmaya bile kalkarsa karşısında beni bulur." dedi ve ellerindeki kırmızı alevleri çıkardı. Daha sonra gülümseyerek onları geri söndürdü.

Alec yatak konusunu kabul etmeyip Izzy'e yatakta benle yatabilceğini kendisinin koltukta yatcağını söyleyerek tartışmaya başladı. Bense bi anda sanki tüm enerjim çekilmiş gibi kendimi çok yorgun hissettim. Gözlerimi açık tutamıyordum. Zorla yatağa gittikten sonra daha fazla dayanamadım ve gözlerim kapandı.

Down World Waterfall (Malec) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin