♛ Meyl

15.3K 1.1K 366
                                    


Femrez - İz

5.Bölüm: Ben Kendimi Koruyamadım...

Kendimi tebrik edeceğim günlerin uzakta olduğuna kanaat getirmekten bugün başardıklarımı göremeyecek kadar karamsarlaşmış olmalıyım. Zira bir patrona kafa tutmak ne kadar onların gözünde hor görülen bir şey olsa da pencereye biz alt statüde olanlar için bakıldığında bir nimetti. Ben hak olarak baksam da bazıları o hakkı nimetmiş gibi görüyordu.

Yediği tekmeyle yola savrulanların yahut tazminatı için patronla didişen ve bir türlü istifa edemeyenlerin bunun neticesinde grev yapanların yaşadıklarını ele alırsak...

Oh uzun cümleler nefesimi kesiyor. Hayır ve evet yanıtlarından dahi anlamayan sığların arasında yaptığım çok fazla olsa da kendimi ifade edebilmeyi tercih ediyorum. Anlamayan milyonlarca insandan ziyade anlayan bir kişiyi zeki sayar yoluma onunla devam ederim.

Bu da kulağınıza küpe olsun.

Söze neden böyle giriştim? Bir patronun benden beklentisi kadar benim de ondan beklentilerim olur; elemanı ona milyarlar kazandırır, jakuzili evinde ayağını uzattırmasını sağlayabiliyorsa, o elemanı ve onunla yol alan bütün kadroyu kendi arkadaşıymış gibi kucaklaması gerektiği kanısındayım.

Hayal dünyasında yaşamıyorum, hayır. Bunu istemek ve bu beklentiye girmeden yaşayabilmek benim en doğal hakkım. Mesai saatleri içerisinde bir tebessüm etmeyi bile unutan yozlaşmış varlıklarla gün geçirmek, ölüye neden o mezardasın demekle neredeyse yarışıyordu.

Üstelik dirinin çenesi kırılmamış bir insansa! Yüz kasları gülmeyi unutmuş gibi felçlik hale gelmediyse!

Kıraç Gökdeniz'e tamam efendim tabi efendim yanıtlarından ibaret oluşan bir yönetici asistan iletişimini yakıştıramıyordum. Çünkü genç yaşta iş dünyasına kendi başına atılmış birisinin yanında çalışan herkesin nelerle mücadele ettiğini ve onlarla doğru bağı kurabileceğini düşünüyordum.

Yine uzun uzun cümlelerle dert anlatıyorum... Fakat anlaşıldığımdan şüphe duyuyorum.

Büyük felaketlerimi, büyük sevinçlerimi hep kendi ayağıma yaşadıklarımla getirdim. Tıpkı az önceki yönelttiğim pek manidar sorum gibi...

Karşımda duran adamın biraz sonra felaket mi yoksa sevinç mi yaşatacağından bihaber nefesimi tutarak gelecek yanıtı bekledim. İnanın bende bu şans olduğu sürece kendimi en bahtsız insan sınıfına sokabilirdim.

Tek kaşı karizmatik bir edayla havalandığında, bu soruyu sormam onu şaşırtmış akabinde sorumdan ötürü cesaretli bulmuş gibi ender görebileceğim bir yüz ifadesini ağırlamıştı.

Diliyle dudaklarını ıslattı. "Sadece seni istedim," dedi yavaşça nefesini dışarıya bırakırken. Bir günah gibiydi bu adam ve onu o an işlemek istedim.

Erimekle kalmayıp yok olarak fizik kurallarına aykırı olduğum imkânsız bir an yaşadım.

Seni istedim, davudi sesinin gür gür inlettiği bir itiraftı benim için. Kulağımda yaşamım boyunca çınlayacak, bana bulutların arasında uçma heyecanı tattıracak iki kelimelik dev bir cümleydi.

Gerçekten beni mi, diye sorasım geldi. Fakat anlamını merak ettiğim bir istekti. Mesela hangi açıdan istiyordu? Lema gibi mi? Yoksa Nevin gibi mi?

Allah'ım lütfen Emel gibi olmasın!

"Emel gibi bir editörüm olmanı istiyorum. Çünkü işini beğendim."

BİR ADAMIN DAĞINIK YATAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin