Saat 21:38.
Manolya babasının tüm tepkilerine rağmen yakındaki bir arkadaşını ziyarete gideceği gerekçesiyle evden çıktı.
Şüphe çekmemek için O'nu birkaç gündür ziyaret etmiyordu. Durumunu çok merak ettiğinden daha fazla dayanamadı ve risk almaya karar verdi. Soğuk havaya rağmen yolda mutlu mesut yürüyordu. Yangın gecesinde biraz uzakta daha tenha bir yer keşfetmişti orda durup biraz gözetlemeyi planlıyordu. Yolda yürürken hâlâ kafasında tam cevabını veremediği sorular vardı.
"O, beni unutur muydu? Unutmuş muydu?"
"Ya bir gün başkasını severse?"
"Durumumu O'na anlatmalı mıyım? Ya karşısına çıkınca beni istemezse?"
Kendi hastalığı için de bir şeyler yapması gerekiyordu. Manolya'ya erken teşhis konmasına rağmen her türlü müdahale için beklemeyi tercih etmişti. Çünkü Manolya'ya göre etrafındaki tüm insanların kendine özgü sıkıntıları ve stresleri varken bir de kendi sorunlarını eklememeliydi. Hem de fedakâr bir ruha sahip olduğundan yakınındaki insanları böyle bir mücadelenin içine sokmak tamamen bencillikti. Şu an içinse kemoterapiye başlayacak ne gücü, ne cesareti, ne de maddi imkânı vardı. Durumu anlatıp O'na söylese muhakkak en iyi hastanelere, en iyi doktorlara gidecekti. Fakat tüm bunca çabaya ve emeğe rağmen yolun sonunda kaybetmek vardı ve diğer korktuğu her şeyden daha çok kaybetmekten korkuyordu. Çünkü Manolya'ya göre, yakınları için bu durum çok daha yıkıcı olacaktı. Onların haberi olmadan sessiz sedasız yitip gitmek tam da Manolya'nın fedakârlığına özgü bir davranıştı. Böylece herkes onun arkasından ne kadar fedakâr ve iyi yürekli olduğundan bahsedecekti.
Ayrıca çok gururlu ve tamahkâr olan Manolya, O'ndan gelecek maddi yardımlar altında ezilecekti. Bu çekincesinin altında yatan sebepler biri de son dönemlerde O'nun Nihal'e gizliden yaptığı maddi yardımları keşfetmesiydi. Duyduğunda çok utanmıştı ve yerin dibine girmişti. İlişkileri boyunca para konusunda hiçbir sorun yaşamamalarına rağmen bu durum oldukça canını sıkmıştı. Nihal ise bu durumdan çok memnundu ve Nihal'in memnun tavrı onu daha çok incitiyordu. Her ne kadar itiraf etmese de maddi açıdan gururlu bir yapıya sahip olması ayrılığının temelinde yatan sebeplerden biriydi. Çünkü Manolya çalışıyordu, babası çalışıyordu ve hiç sıkıntıya girmeden ellerindeki para yetiyordu. Buna rağmen O'nun maddi yardım yapması ve Nihal'in açgözlülükle bunu kabul etmesi hazmedebileceği bir şey değildi.
Manolya, O'nun evinin yakınına varmıştı. Daha önceden gözüne kestirdiği bir noktaya geçti ve dürbününü çıkardı. Gördüğü manzara karşısında nutku tutulmuştu. Evin perdeleri sökülmüştü, içeride hiç bir eşya yoktu. Terk edilmiş bir viraneye dönüşmüştü. Gördükleri karşısında boynundaki damarlar kasılmıştı, soluk borusu tıkanmıştı. Aniden biri yapışmıştı sanki boğazına. Ne ağzından ne burundan nefes alıp verebiliyordu. Gözler donuk, kalp duruk, sıfır soluk. Kelimeler itilir gibiydi. Ses telleri tuzda yanıyordu. İğnelerin, bıçakların arasından çizilerek sıyrılan bir ses dilden döküldü: "O gitmiş."
Evet O gitmişti. Kendini hiç kimsenin, hiç bir davanın ve hiç bir dünyanın yaşayanı olarak görmediğinden gitmişti. O'nun için gitmek yürür gibi, yemeğini yer gibi, nefes alır gibi, su içer gibi çok kolaydı.
Ama Manolya'ya göre çatırdamaktı kemikler, daralmaktı göğüs, yıkılmaktı, olduğu yere yığılmaktı, aklını orada bırakmaktı, her şeye yokluktu, hiçbir şeye varlıktı, gülüşlerde kayıptı, gözlerine ayıptı, kalbine karşı mahcuptu, susuzluktu, şoktu, nitekim O artık yoktu.
Manolya evin yolunu tuttu. Gözyaşlarına "geri git" diye bağıran aklıyla yürüyordu. Yorgundu ama daha çok durgun. Soluklanmak istiyordu durgunluğunda. Ne aksiliktir ki yol çok uzun. Yığılmak vardı şimdi yatağına, boş boş tavana bakmak vardı. Peşi sıra kalbine yumruklar yediğinden ciğerleri şişmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyku Sersemi
RomanceUyku Sersemi, dram ağırlıklı bir aşk ve suç romanıdır. İki protagonist Erguvan ve Manolya etrafında cereyan etmektedir. Ailesini cinayete kurban veren Erguvan ciddi bunalım ve çöküntüler yaşamıştır. Bu sebeple psikolojik tedaviler almıştır. Bu tedav...