Akşam hüznü çöktü omuzlarına. Altında ezilecek kadar ağır. Kalabalıklar içerisinde kimsenin yardım edemeyeceği kadar görünmez.
"Simit 1 lira!"
İçerisinde çeşit insanlar bulunan: Mutlu, mutsuz, huzurlu, huzursuz, telaşlı, sakin, yorgun, enerjik, kendi derdinde oradan oraya gezinen bir kalabalık... Sanki tüm o topluluğu yararak bir amaca ulaşmak istiyordu Manolya.
Döneci: "Buyruuun!"
Hafifçe bir yokuş. Başının üstünde ışıklar. Aklında sorular. Ezbere yürüyen ayaklar. Herkesin yüzüne bakıp kimseden medet ummamak. Herkesten kaçıp, içten içe birinin seni fark edip neyin var diye sormasını beklemek.
Manolya zor günler geçirdi. Hatta günler onun için giderek daha da zorlaşmakta. İçinden geçenler dağın tepesinde bir çıtırtıyla düşecek çığlar kadar ağırdı.
"Meselem O'nu unutmaya çalışmak değil. Kendimle dövüşmek istiyorum, kendimi yumruklamayı istiyorum. Ağzım burnum kan revan içinde bir hayalde gibiyim. Nedeni umurumda olmayacak bir çarpışmanın kaybedeni olmak istemiyordum. Can katletmiş gibiyim; biliyorum. O'nu biliyorum, onca sıkıntı içerisinde nasıl acımasızca üzerine gittiğimin farkındaydım. Ne yaptığımı çok iyi biliyordum ve bir şekilde damarına basmak istiyordum. Kaldı ki can damarına bastım. O'nu biliyorum, nasıl üzüldüğünü tahmin edebiliyorum. O, bunu yapmak hiç istemezdi. Hatta hatırlayacağından bile emin değilim. Güçlü kalmak istiyorum ama kendime değil de bir başkasına zarar vermiş olmanın vicdanıyla baş başayım. İçimden çıkaramadığım bu kıymıklı mızrak ucu, göğüs kafesimin en yumuşak yerine kaburgalarıma sürtünmeden girmiş. Sanırım anlatabildim. Sanırım boğazımdaki tıkanıklığın, yüzümdeki solmuşluğun, kanayan acımın vereceği hissiyatı anlatabildim.
Fakat kaçtığımı anlatamadım. Kaçmak zorunda olduğumu kimselere anlatamıyorum. O'nu, O'nun için bıraktığımı anlatamıyorum. Babamın bana olan ihtiyacını, kardeşimin kafasına buyruk halini, küçük kardeşimin çilesini, annesizliği anlatamıyorum. Yorgunluğumu ve halsizliğimi anlatamıyorum. Ve ben bütün bu anlatamadıklarıma ant içmiş gibi sustum. Üstüne üstlük göçmüş annemle aynı çileyi paylaşmak üzere olduğumu öğrendim. Doktorlar durumu hiç bilmediğimiz, duymadığımız kelimeler kullanarak tüm detaylarıyla anlatabiliyor. Nitekim o anlattı, ben dinledim. O anım şoktu, panikti, kızgınlıktı. Ama oturdum ve dinledim. Mide bulantısıyla aynı anda hissettiğimiz her şeydi. Akıl tutulması ve aşırılık.
Bunu paylaşabileceğim biri var mıydı sorusuna cevap aradım. Aradım, taradım, düşündüm. O'nu düşündüm. Aslında O'na her zamankinden daha çok ihtiyacım vardı. Ama ben daha çok sustum. O'nu hep düşünür hâle geldiğimi fark ettim. Düşünmem gereken bu kadar şey varken hem de. Şimdi bir de kendim çıktı düşünülmesi gereken. Sorunlar bu kadar çoğalmışken, O'nu dâhil edip sorunlar silsilesine yenisini eklemek istemedim. Her şeye göğüs germiş ben bunu dinginlikle karşıladım. Kabullenmiştim. Başıma gelecekleri O anlayamazdı. Anlatamazdım. O'nu bilirim isyan ederdi kendi kendine. Bendeki dinginlik O'nda yok.
Her şey bir yana O'nun hayatımın içine girip benden çok dertlenmeye ve hırslanmaya başlaması beni üzerdi. Sonu kötü bitse hepten dağılırdı ve toparlayacak kimsesi olmazdı yanında. O bilmese de bunu O'nun için yaptım. O'na daha fazla kaldıramayacağı bir yük vermek istemedim. Verdiğim karar buydu. Benim kabullenişim, O'nun ise isyanı olacaktı. Ne yapardı bilmiyorum bile. O'nun bu haline şahit olmaya dayanamazdım. Bu karar, bencilliğim veya fedakârlığım. Bilmiyorum. Bildiğim şey, O'nun benden ümidini kesmesini sağlamak O'na verebileceğim en güzel hediyeydi. Son dakikama doğru sürükleyebilirdim ama yapmadım. Zalimlik olduğunu düşünmüyorum, fakat kalmam zalimlik olurdu. Kaçmayı tercih ettim. Ve ben gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyku Sersemi
RomanceUyku Sersemi, dram ağırlıklı bir aşk ve suç romanıdır. İki protagonist Erguvan ve Manolya etrafında cereyan etmektedir. Ailesini cinayete kurban veren Erguvan ciddi bunalım ve çöküntüler yaşamıştır. Bu sebeple psikolojik tedaviler almıştır. Bu tedav...