Erguvan aracıyla Çanaklı caddesindeki bankanın yakınına geldi. Bankayı bir süre uzaktan gözetlemeye koyuldu. Saat sabah dokuz civarıydı. Ortalık sakin gözüküyordu. Bir soygun olacağından adı gibi emindi fakat ne zaman? Ayrıca bu soygun esnasında nerede olmalıydı; bankada mı yoksa dışarıda mı? Bu soruların cevabını henüz bulamamışken bankanın önüne zırhlı bir araç yanaştı. Çok hızlı bir şekilde iki kasa indirilip bankaya bırakıldı ve araç yeniden hareket etti. Bütün bu işlemler iki dakika dahi sürmemişti.
Erguvan için taşlar biraz daha yerine oturuyordu. Şirkettekilerin muhtemelen bu transferden haberi vardı ve özellikle bu günü seçmişlerdi. Yalnız Erguvan hâlâ içeri girip girmemek konusunda emin değildi. Girecek olsa bile banka içerisinde hiçbir işlem yapmadan çok bekleyip dikkat çekmek istemiyordu. Biraz daha araçta oturup bankayı izlemeye karar verdi.
Çok geçmeden 5 motorlunun hızla geldiği görüldü. Motorlu ekip bankanın bir ötesindeki ara sokağa girdiler. Birkaç dakika geçmeden bu ekip yaya olarak bankaya doğru koştular. Ellerinde uzun namlulu silahlar, yüzlerinde siyah kar maskesi, kafalarında kocaman bir kulaklık ve gözlerinde deniz gözlüğüne benzer gözlerini tam kapatan bir korumalık vardı. İçeri girmelerinin ardından çok geçmeden bankadan çığlıklar yükselmeye başladı. Çığlıklar dinmeden birkaç el silah sesi duyuldu ve alarm çalıştırıldı. Sokakta gezen marklı insanlar hem korkuyordu hem de olup biteni uzaktan izlemeye çalışıyordu. Silah seslerinden sonra bir sessizlik çökmüştü. Erguvan silahını üzerine aldı. Ne olacağını bilmiyordu ama her ihtimale karşın hazırlıklı olmak istiyordu.
Alarm çalmaya devam ediyordu. Daha ortada polis veya bir başka güvenlik kuvveti yoktu. İçerideki güvenlik görevlilerinden biri bankanın girişindeki kapıda yüzü dışarıya dönük elleri havada dikiliyordu. Dışarıya etten duvar olan bu adamın çok korktuğu uzaktan bile görülüyordu. İçeride hengâme deva ederken iş bu ya aracın yanından bir kadın koşarak bankaya doğru gidiyordu. Erguvan ilk bir bu durumu garipsedi ama sonra tüm ışıklar bir anda aydınlandı.
"Manolya bu!"
Erguvan telaşla arabadan indi ve tüm gücünü ayaklarına vererek koştu. Yetişemiyordu bankaya az kalmıştı. Boğazını yırtasıya bağırdı: "Manolya!"
Manolya durdu ve arkasını döndü. Kendisine koşarak gelen bir adam vardı: Erguvan. Nefes nefese kalan Erguvan, Manolya'nın önünde durdu. Sessizce birbirlerine baktılar. İkisinin de gözlerinde üzüntülü bir hikâye duruyordu. Bir yandan da kavuşmanın mazlumluğu vardı. Ona rağmen birbirlerine karşı resmi bir duruş sergiliyorlardı.
"Ne işin var burada? İçeride bayağı soygun yapıyorlar."
"Bana sen mesaj attın ve bu adrese gelmemi, yoksa seni öldüreceklerini söyledin. Ben de geldim. Hatta geç bile kaldım. Banka soygunundan falan haberim yok."
"Ben sana mesaj atmadım. Bu işin içinde başka bir pislik var. Gel benimle ortalık çok fena karışacak."
Manolya bu tekliften emin olamadı. Karasız kalmıştı.
"Ne oldu banka soygununa mı gideceksin. Zaten ben orada değilim, buradayım."
Artık alarm sesini polisin siren sesleri bastırmaya başlamıştı. Erguvan Manolya'nın kolunu tutup çekti. "Acele et!"
Manolya olup bitenleri yorumlamakta güçlük çekiyordu. Dünkü kaçırma olayından beridir tek lokma bile ağzına sürmemişti. Yüzü iyice beyazlamıştı ve halsizdi. Zaten hasta vücudu iyice güçten düşmüştü. Şaşırmıştı ama biraz dinlenmek istiyordu. Hem görünüşe göre Erguvan'la alakalı bir durum da yoktu.
Onlar Erguvan'ın aracına geçtikten az zaman sonra polis caddeye girmişti. Polis bankanın etrafını sarıp halkı olay yerinden olabildiğince uzağa çekmeye çalışıyordu. Erguvan'ın aracı da polise göre riskli bölgedeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyku Sersemi
RomanceUyku Sersemi, dram ağırlıklı bir aşk ve suç romanıdır. İki protagonist Erguvan ve Manolya etrafında cereyan etmektedir. Ailesini cinayete kurban veren Erguvan ciddi bunalım ve çöküntüler yaşamıştır. Bu sebeple psikolojik tedaviler almıştır. Bu tedav...