Bir ormandaydım. Evet! Kesinlikle burası bir ormandı. Etrafımda çam ağaçları, dalların üzerinde taşıyacağından fazla kar vardı. Her tarafı sis kaplamıştı.
Bu da neyin nesiydi? Ayaklarıma baktığımda onların da kardan oluşmuş beyaz perdenin ve sisin içinde yok olduklarını görebiliyordum. Sislerin ve karların arasında ileriye doğru bir adım attım, sonra bir adım daha...
Sislerin arasında bir silüet görebiliyordum, oraya doğru biraz daha yaklaşmam gerektiğini düşünerek bir adım daha attım, artık daha net görebiliyordum uzaktan gördüğüm silüeti.
Gördüğüm şeyi tam kavrayamasam da bu bir kuzgundu ve önünde bir şey yiyordu ama ne olduğunu tam göremiyordum.
Tek gördüğüm kardan oluşmuş beyaz perdenin üstündeki ufak bir kandan göldü. Bir adım daha atmalıydım ve öylede yaptım ama adım atar atmaz biranda kuzgun kanatlarını açarak ileriye, bana doğru çırpmaya başladı. Ona yakınlaşmamı istemediği kesindi.
Bir adım geri atmadım ama ileriye de atmadım olduğum yerde öylece kalakaldım. Gözlerim, zeki, kızgın, bir o kadarda derin ve kırmızı gözleriyle bana bakan kuzgunla kenetlenmişti.
Sanki ilk kim göz kontağını keserse kaybedecek gibiydi. Kuzgun benden gözlerini ayırıp önündekini didiklemeye devam etti. Bende sonunda rahat bir nefes alıp gözlerimi kuzgunun yediği şeye odaklayabildim, bu gördüğüm bir kalpti ve kuzgun onu didikliyordu.
Bu çok iğrençti! Ben niye burada olduğumu düşünürken kuzgun biran da kafasını kaldırıp sanki benim düşüncülerimi duymuş gibi baktı. Ağzının kenarındaki kan damlayarak yere düştü.
Böyle olduğundan da vahşi görünüyordu. Bana bakmaya devam eden kuzgun, pençelerini önündeki kalbe geçirip havalanmaya başladı. Ben de onunla birlikte kafamı havaya doğru kaldırdım. Uçarak kalbi uzakları hedefliyor gibi bütün hızıyla gözden kaybolmaya başladı. Gözden kaybolan kuzgun arkasında sadece kan gölünü bırakmıştı.
Oraya doğru bir adım attım ve tam önünde durduğumda eğilip sebepsizce kana dokunmak istedim. Sol kolumu göldeki kana dokunmak için uzattığımda kolumun tamamında kanlar aktığını görebiliyordum. Bu da nerden çıkmıştı bilmiyordum. Kanın nereden aktığını görmek için üstümü çıkarttığımda sol göğüs kafesim de bir delik olduğunu gördüm.
Elimi oraya götürdüğüm de orada bir boşluk vardı, iç güdülerim bu boşluk da kalbimin olmadığını söylese de ben yine de başımı aşağıya eğip baktığım da iç güdülerimin doğru olduğunu gördüm.
Kalbim yerinde yoktu! Kuzgunun az önce didiklediği, pençelerini geçirip alıp götürdüğü kalp bana aitti. Bu anın şokuyla ve içimde biran da yükselen öfkeyle sisli gökyüzüne bakarak haykırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUN
Mystery / ThrillerBir ormandaydım. Evet! Kesinlikle burası bir ormandı. Etrafımda çam ağaçları, dalların üzerinde taşıyacağından fazla kar vardı. Her tarafta sis kaplamıştı. Bu da neyin nesiydi? Ayaklarıma baktığımda onların da kardan oluşmuş beyaz perdenin ve sisin...