MÜJGAN VURAL

220 93 22
                                    


"İyi geceler Ahmet, anlat bakalım burada neler olmuş?" dememle Ahmet'in arkasındaki yatağa baktım. Yatak çift kişilikti ve üzerinde bir kadın yatıyordu, Ahmet,

"Adı Müjgan Vural tahminen dün öldürüldüğünü tahmin ediyoruz," dediğinde gözlerimi ayırmadan sözünü bölen sesimle,

"Cinayet burada işlenmiş gibi durmuyor." Diyerek maskeyi ağzımdan indirip derin bir nefes aldım. Kesinlikle burada öldürmemiş çünkü izleri yok ettiğini tahmin ettiğim kadar yoğun bir kimyasal madde kokusu alamıyordum. Buna karşı Ahmet,

"Aynen öyle başkomiserim buraya öldürüldükten sonra taşınmış. Benimle gelin daha yakından göstermem gerek şeyler var" diyerek yatağın başına maktulün başına geçti bizde Ahmet'i takip ederek yanında durduk. Gülsüm elindeki not defteriyle not almaya başlamıştı bile. 

Gözlerimi yatakta yatan kadına çevirdim, kahve rengi uzun saçları taranmış ve şekil verilmiş şekilde iki yana doğru düzgün şekilde uzanıyordu, yüzünde hafiften makyaj vardı ve mor rengine çürümeye yüz tutmuşgibiydi, dudakların etrafı şimdiden beyaz bazı yerleri mordu ama ona inat hafifpembe ruj vardı, uzun rimel sürülen uzun kirpikleri soluk yanağına gölge gibi düşmüştü.

 Hafif kemikli burnu ve allık sürülen çıkıntılı yanakları vardı. Buda neydi böyle! Kim bir ölüye makyaj yapardı ki. Boynuna doğru gözlerimi gezdirdiğimde boğazında el izleri vardı buda boğazlandığı anlamına geliyordu ama içimdeki bir ses boğazlanarak ölmediğini düşündürüyordu. Vücudunu gözden geçirdiğimde yarım kollu yakası v şeklinde, eteği dizinin hemen altında biten tülden beyaz bir elbise giydirdiklerini gördüm. İki elini sol eli üste duracak şekilde

 göğsünün hemen altında koyulmuştu. Ölü gibi değil de huzurla uyuyor gibiydi ne bir yerde kan nede dağınıklık vardı. Ahmet bakınmama müsaade ettiği beş saniyeden sonra konuşmaya başladı,

"Size asıl göstereceğim şey işte bu," diyerek arkasına dönerek çantadan bir şey alarak maktule döndü. Eldivenli sağ elini kullanarak maktulün v yaka beyaz elbisesini biraz aralayarak, sol eliyle de çantadan aldığı küçük fenerini açarak maktulün hafif araladığı v yakasının içine doğru ışık tuttu. 

Gördüğüm manzarayla içim donmuş gibiydi, gördüğüm şeye inanamadım göğüslerinin arasında uzun bir dikiş vardı ve yeni yapıldığı çok belliydi. Bu kadına ne yapmışlardı böyle? Daha önemlisi nasıl öldüğü aklımı karıştırıyordu ama kesinlikle boğarak öldürülmemişti. Yanımda sessizce duran Gülsüm,

"O bir dikiş ama niye bir ölünün içini açarsın ki? Yoksa bu bir organ mafyanın işi mi?" diyerek bir fikir attığın da gözlerimi devirerek,

"Öldükten sonra ameliyat olduğunu nereden çıkartın? Ve Gülsüm bu kesinlikle organ mafyanın işi değil. Bu bir cinayet evet ama o tarz olduğunu sanmıyorum. Hiçbir organ mafyası öldürdüğü insanları süsleyip evlerine kadar getirip saçlarını tarayıp makyaj yapıp yatağına bırakmaz. Çöpe atarlar ya da gömerler yok ederler, bu ise bulunsun diye yatağına bırakmış sen hiç böyle bir organ mafyası kurbanı görüp duydun mu?" 

Diye sorarak Ahmet'e döndüğüm sırada içeriye giren hafif göbekli ama uzun boylu, artık saçları kırlaşmış olan Amirim Eşref Bey içeriye girdi. İlk gözleri benimle buluştu buna karşı saygılı olan ses tonumla,

"İyi geceler Amirim." Diyerek başımla selamladım. Bize doğru yaklaşırken gözleriyle Ahmet'e bakıp,

"Burada ne kadar işin kaldı Ahmet?" sorusuyla Ahmet hemen kendini toparlayarak,

"Şimdi çıkıyorum bütün evi araştırdık ve baktık alabileceğimiz her şeyi aldık hemen merkeze götürmem lazım başlamaları için." Diyerek arkasını dönerek geriye kalan birkaç olay yeri uzmanına işaret yaparak toparlanmalarını belirtti. Amirim Eşref abi yanımıza kadar gelerek yanımızda durdu ve ihtiyarlı çıkan sesiyle,

"Kafa karıştırıcı bir olay gibi değil mi? her yer temiz düzenli boğuşma izleri yok nasıl öldüğünü gösteren bir iz yok ya da neler olduğunu anlatan herhangi bir şey." Diyerek maktule baktı, bende dönerek odaya incelemeye başladım, yatağın iki yanında komodin, karşısında dolap ve birde makyaj masası vardı. Çok iyi sayılmazdı ama çok da kötü değildi, Amirim Eşref abi bana dönerek,

"Bu dosya senindir evlat, uzun zamandır böyle bir olaya bakmamıştın. Buralardaydım haber geldiğinde uğramak istedim. Birkaç da telefona bakmak az önce. Elini çabuk tutmanı istiyorum ne kadar çabuk kapanırsa o kadar iyi olur yoksa dışarıdaki gibi olaylarla daha çok yüz yüze olmak istemiyorum." Diyerek omzuma hafifçe vurup destek verir gibi sıktıktan sonra kapıya yöneldiği sırada onu durduran sesim oldu,

"Neden çabuk tutmamı söylediniz Amirim?" Dememle bana dönen Amirim,

"Sen akıllı bir adamsın da ondan. " Demesiyle aklımı karıştırsa da aklımdan geçen ilk şeyi söyleyerek,

"Şuan bulmaca gibi konuşuyorsunuz Amirim anlayamıyorum." Diyerek Amirime doğru baktığımda,

"Bence bulmaca önünde duruyor Ömer odaklanman gerek yoksa devamı gelecek gibi duruyor." Diyerek odadan çıkıp gitti. Bir dakikalığına duraksayıp her şeyi silip tekrardan gözden geçirmeye başladım koku geldi aklıma buda ceset bozulmanı, kanıtların yok olmasını hatta ölüm saatini belirlemekte zorlaştırmak için bir eylem. Yatakta yatan maktul adı Müjgan,  yaşı 29, kahve rengi saçları ve tahminen öldürüldükten sonra  makyaj ve ameliyat yapılan buraya kadar taşınan bir genç kadın peki ne işi yapıyordu? Ya da buraya kadar taşındıysa gören olmamıştı? Kim bulmuştu bu cesedi? Sorularımla boğuşurken gözlerimi açıp etrafı inceleyen Gülsüm'e dönüp,

"Sen ne düşünüyorsun Gülsüm? Bir fikrin var mı? ayrıca bu cesedi kim bulmuş?"

Diyerek gözlerimi ona diktim, ilk defa neşesi kaçan Gülsüm,

"Bilmiyorum başkomiserim.  Burası çok düzgün ve Ahmet bile pek bir şeyler bulamadığını söyledi ve buraya bakar mısınız? Hiçbir şey anlatmıyor cesetten başka hiçbir şey konuşmuyor. Tamam burada işlenmediğini anlıyoruz ama normalde bir atmosfer olur, burada ise o bile yok." Diyerek fikrini belirtti. Ona katılmamaktan kendimi alıkoyamıyordum, her şey olması gerektiğinden çok derli topluydu. Gülsüm' dönüp,

"Evet haklısın öyle. Peki cesedi kim bulmuş?" dediğimde Gülsüm'ün biraz keyfi yerine gelerek,

"Aysen Karaman, karşı komşusu bulmuş şu an evinde bizi bekliyor." Diyerek başını kaldırıp bana baktı, bende ona dönüp,

"Tamam burada işim bitti senin de bittiyse şu komşuyla konuşalım bakalım neler görmüş nasıl bulmuş." Diyerek yanından geçerek kapıya yöneldim içeride birkaç olay yerinden kişiler duruyordu son rötuşları yapıyorlardı onları es geçerek arkamda Gülsüm ile evin kapısından çıkarak karşı kapıya doğru ilerleyerek önünde durdum. Kahve rengi tahtadan kapıyı çalarak beklemeye başladık. Kapıyı kadın polis açarak başıyla selam verdi polise dönerek,

"Aysen Hanım ne tarafta?" Dememle birlikte,

"İçeride başkomiserim oturuyor." Diyerek küçük evindeki direk salona açılan koltuk da oturan otuzların sonu belki de kırkların başındaki saçlarını boyayla kızıl yapıp topladığıkadını göstererek içeriye buyur ettiğinde botlarımı çıkarıp içeriye girdim.

KUZGUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin