"Bana ait olanı bul." Dediğinde artık korkum ve biranda göğsümdeki öfkeyle başa çıkamayacağımı anladığımda alnım alnına dayalı şekilde diz çöktüğüm yerden, tüm gücümle haykırmaya başladım. Sesim çam ağaçların dalların arasından süzüp gökyüzüne ulaşana kadar haykırdım.
Gözlerimi açtığımda kulaklarımı dolan, odamın duvarlarından yankılanan haykırışlarım son bulurken yattığım yerden doğrulup oturdum. Gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle silip kendimi toparlayıp yatağın kenarın oturup ayaklarımı yerle birleştirdim.
Kollarımı dizimin üstüne koyup ellerimi saçımın arasından geçirdim. Gerçekten kafayı yemeye başladım. Sakinleşmek adına aldığım derin nefeslerle birlikte ellerimi saçımdan yüzüne indirip yüzümü avuçlarımın arasına saklayarak bir saniye öyle kaldım.
Saate bakmak için ellerimi indirdiğimde avucumun içindeki kan damlaları dikkatimi çekti, avucumu yakınlaştırarak baktığımda istem dışı burnuma sağ avucumu burnuma götürüp deliklerine dokundurup geri çektiğimde taze kan damlası gelmişti, sağ avucumu burnumun üstünde tutarak ayağa kalkıp merdivenlerden hızlıca inerek mutfağı geçerek banyonun kapısını açıp ışığı yaktım.
Lavabonun önüne geçerek aynada kendime yüzüme baktım, burnumdan akan kan, yanaklarıma ve dudaklarımın kenarına kadar dağılmıştı ama artık kanın akma hızı kesilmiş damla, damla akıyordu. Başımı eğerek musluğu titreyen elimle açarak ilk ellerimi yıkadım, burnumdan akan damlalar lavaboya düşerek suyla karışıyordu.
İki elime doldurduğum soğuk su birikintisini defalarca yüzüme çarptım, sonunda temizlendiğini sandığım yüzüme kaldırıp baktığımda burnum kanamıyordu, ben yine de lavabonun aynalı dolabını açmak için sol kolumu kaldırdığımda göğsümdeki yaradan hissettiğim sızıyla bir adım gerileyerek aynadan sardığım sargıya baktım.
Kan içinde kalan sargımı gördüğümde öfkelenmemek için derin nefesler alarak aynalı dolabı sızıyı es geçerek açıp pamuk, sargı bezi ve bant çıkartıp önce azar, azar aldığım pamuğu burun deliklerimi tıkayıp akmasını engelledim.
Doğruluk sol elimle göğsümdeki yara bandıyla sabitlediğim kanlı sargı bezini çıkarıp çöp kovasına attım. Büyük pamuk koparıp yaranın üstüne koymak için baktığımda yaramın üstünden kanla karışık sarı intihap aktığını gördüm. Doktora göstersem iyi olacaktı sanırım mikrop kapmıştı, elime aldığım pamuğu üstüne koyarak üstüne sargı bezi koyup etrafını bantladım.
İşim bittiğinde sağ tarafta asılı olan havluyu alarak yüzümü kuruladıktan sonra geri gerine asarak, pamuğu, sarfı bezini ve bandı yerine koyarak aynalı kapağı kapattım. Bu gece uyumamıştım ve gözlerim kızarık ve altlarındaki mor halkalar daha da kendilerini belli etmişti.
Arkamı dönerek yavaş adımlarla banyonun ışığını ve kapısını kapatarak çıktım. Ayaklarımı sürüyerek mutfağa yöneldim, uyuyamayacak kadar huzursuzdum ve burnum deliklerimde pamuk tıkalıyken nefes alamadığımdan uyuyamazdım.
Mutfak tezgahın üstünde duran su ısıtıcıya su koyarak düğmesine bastım, başımın üstündeki dolabı açarak bir kupa alıp tezgahın üstüne koyarak dolaptan kahve almak için açık çıkardıktan sonra kupaya ölçek kaşığı ile kahve koyup onu da yerine koyduğumda su ısıtıcı suyun kaynadığını belirten sesiyle oraya yönelip içindeki kaynar suyu kupaya doldurup çekmeceden karıştırma kaşığını da içine koyarak camın önüne doğru ilerledim.
Önünde durduğum camdan hafifçe kızarmaya başlayan gökyüzünü görebiliyordum, birde onunla birlikte hareketlenmeye başlayan şehrin bir kısmını. Bugün işe erken gitmem lazımdı, dosyayı gözden geçirmek istiyordum ama zihnimde canlanan rüya kırıntılarına izin vermeden kahvemden bir yudum aldım. Sadece bir rüyaydı ve etkisinde kalmama lazımdı, kalırsam olduğum yerde sayıklardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUN
Mystery / ThrillerBir ormandaydım. Evet! Kesinlikle burası bir ormandı. Etrafımda çam ağaçları, dalların üzerinde taşıyacağından fazla kar vardı. Her tarafta sis kaplamıştı. Bu da neyin nesiydi? Ayaklarıma baktığımda onların da kardan oluşmuş beyaz perdenin ve sisin...