İLK AYRINTILAR

104 68 26
                                    

"İçeride başkomiserim oturuyor." Diyerek küçük evindeki direk salona açılan koltuk da oturan otuzların sonu belki de kırkların başındaki, kızıla boyadığı saçlarını kafasına gelişi güzel topladığı kadını göstererek içeriye buyur ettiğinde botlarımı çıkarıp içeriye girdim. Arkamdan da Gülsüm takip etti. Kadın bizi fark ettiğinde ayağa kalktığında,

"Lütfen oturun Aysen Hanım sadece soru sorup baş sağlığı dilemeye geldik." Diyerek tekrar koltuğa oturmasını sağladım.

 Ağlamaktan şişmiş olan suratıyla, kızaran burnuyla ve gözlerinden kurumuş olan gözyaşlarının yerine yenisi eklenince uzun zamandır hissetmediğim merhamet duygusu biranda içimi kaplamaya başladığında bunu geri itmek zorunda kaldım, maalesef şu anki dururumum bu tür duygulara yer yoktu, eğer ki duygularımla bakarsam ayrıntıları göremem diye düşünerek yanımda duran Gülsüm'e baktım çantasından çıkarttığı kuru mendili kadına uzatıyordu. Kadın gözlerini ve burnunu sildikten sonra ağlamaktan çatlamış sesiyle,

"Buyurun oturun şöyle ayakta kaldınız." Diyerek bize koltuğun çaprazında duran tekli koltuklara yöneltti, oraya doğru ilerleyerek oturdum Gülsüm'de yanımdaki tekli koltuğu oturduğunda bizi karşılayan kadın polis kadının önünde dikiliyordu. Aysen Hanım'a gözlerimi dönüp,

"Öncelikle başınız sağ olsun Aysen Hanım, birkaç soruya cevap verebilir misiniz?" diyerek yere izleyen Aysen Hanım'ın bana bakmasını sağladım. Onaylar şekilde kafa sallayınca ilk sorumu yönelttim,

"Müjgan Hanım'ı ne kadardır tanıyorsunuz?" dediğimde buruk sesiyle,

"Müjgan üç sene önce buraya taşındıktan sonra tanıştık, o kadar kibar bir kızdı ki, çok da akıllıydı kendi başına ayaklarının üstünde durmaya çalışıp para biriktiriyordu.

 Bir gün buralardan gidip köye yerleşeceğini söyleyerek yaşıyordu. Buraya taşındığından beride yakındık." Diyerek iç çekti, bende ikinci sorumu yönelttim,

"Ailesi peki onlar nerede yaşıyor?" dediğimde derin bir nefes aldı çünkü ağlamasını durdurmak zorunda kalıp düşünmesini gerektiğini anlamıştı,

"Ailesi 2011 yılında, Müjgan daha 19 yaşınayken annesi ve babası bir trafik kazasında vefat etmiş. Müjgan'a bir süre amcası bakmış ama ona tecavüz edince kaçıp İstanbul'a gelmiş. Burada da kendince para biriktirip başka yerde sıfırdan bir hayat kurmak istiyordu hatta nerdeyse her şeyin bittiğini tamamen biriktirdiğini söyleyerek seviniyordu." Diyerek gözyaşlarının yenisini yenileyince hemen mendille sildi, bende başka bir soru yönelttim,

"Ne işle meşguldü?" dediğimde ilk duraksasa da,

"seks işçisiydi" dediğinde dönüp Gülsüm'e aktım not aldığı defterden başını kaldırıp kadını,

"Yanlış anlamayın ama sanırım hayat kadını demek istediniz?" dediğinde kadın kafasını onaylar şeklinde sallayarak,

"Öyleydi ama çok iyi bir kızdı, saygılıydı ama ne zaman bir işe girse ya tacize ya da edepsiz o tarz teklifler aldığını söyledi o da olacaksam tam olayım kimsenin metresi ya da köpeği olamam demiş böyle devam etmiş.

 Sadece sıfırdan hayat kurmak için para biriktiriyordu ama belalısı o kıza karışıyordu ve" diyerek sustu. Bende sakin çıkan sesimle,

"Devam edin Aysen Hanım lütfen ne kadar çok bilgi verirseniz o kadar yardımcı olursunuz." Diyerek cesaretlendirdim. Aysen Hanım dediğime içinde hak vermiş gibi başını sallayarak,

"Biliyorum ama sadece bu kadar ileriye gittiğine inanamıyorum, mahallede bir adam var adı Mert o adam resmen Müjgan'a takmıştı, onu takip eder artık kimseyle yatmayacağını söylerdi. Birçok kez de tehdit etmişti eğer bir adamla bile görüştüğünü duyarsam görürsem yaşatmam diye." Diyerek devam etti,

"Ben söyledim Müjgan'a o adam sana zarar verecek diye ama beni takmadı bir şey olmaz abla dedi. Bilseydim böyle olacağını daha önceden polise gitmesini söylerdim." Diyerek sustu. Gülsüm'e baktığımda not aldığını belirterek devam etmemi sağladı,

"Aysen Hanım bugüne dönelim olur mu? Nasıl buldunuz Müjgan'ın cesedini?" Dediğimde gözlerinden yine yaşlar akmaya başladı ağzından hıçkırık kaçınca kapıda dikilen polise su işareti yaptım, koşar adımlarla mutfağa gidip bir bardak suyla geri geldi, Aysen Hanıma uzattığında eline alıp dudaklarına götürdü. 

Bütün bardağı içtikten sonra kuru yer kalmamış peçeteyle tekrardan gözlerini silip sakinleşmek için 0derin bir nefes alarak çatlamış sesiyle,

"Müjgan ailesini ziyaret etmek ve mezarlarının tamirini yaptırmak için Rize'ye gideceğini söylüyordu biranda kalkıp gideceğini söylüyordu beş gün öncede akşam eve gelmeyince merak edip aradım ama cevap vermedi bende kapısına kadar geldiğimde kapının tokmağında bir not vardı 'abla merak etme annemi babamı ziyarete gidiyorum gelince görüşürüz' diye bende sandım ki biranda karar verdi gitmeye diye merak etmedim. Dün gecede kapısının kapanma sesi geldi bende gelmiştir ama yorgundur yarın uğrarım diye yattım ama sabah oldu ses yok akşam oldu yine ses yok saat dokuz civarı gittim kapısını çaldım yine ses yok bir şey mi oldu düşüp bayıldı diye düşünerek eve gidip bana bıraktığı yedek anahtarı aldım. Ama bir koku geliyordu evden böyle ağır sanki bir et dışarıda kalmışta çürümüş gibi ağırdı, girdim ışıklar kapalı ama sıcaklık ve koku ağırdı. Odasının kapısını tıkladım ses yok açtığımda ise onu gördüm böyle yatıyordu güzelim melek gibiydi, bende ne bu uyku diyerek ışığı açtığımda," Diyerek hıçkırarak tekrardan ağlamaya başladı. Kendinden geçip fenalaşan kadını daha fazla zorlamamak için ayağa kalkıp,

"Soracaklarımız bu kadar tekrardan başınız sağ olsun. Yarın merkeze gelip yazılı ifadenizi vermeniz gerek iyi geceler." Dileyerek kapıya doğru yöneldim. Benimle birlikte Gülsüm'de baş sağlığı dileyerek beni takip etti, kapıya geldiğimde eğilip botlarımı hızlıca giyerek merdivenlerden aşağıya inmeye başladım.

 Arkamdan gelen Gülsüm'le birlikte dışarıya çıktığımızda hala ağzında maske olduğunu fark ettiğimde gülerek,

"Açık havaya çıktığımıza göre Gülsüm ağzındaki maskeyi çıkartıp temiz havayı çekmeye ne dersin." Diyerek bende boynuma kadar indirdiğim maskeyi kulaklarımdan çıkartıp elimi onun maskesini almak için elimi uzattım, çıkarıp elimin içine koyan Gülsüm'ün sol omzunun arkasındaki çöp koydukları yere gittim eğilerek oradaki bir çöp poşetin içine sıkıştırdım. Geri dönüp yanına geldiğimde ayakta durmakta zorlanan Gülsüm kafası karışmış gibiydi. Sakin çıkan ses tonumla,

"Ne o bu gece çok sessisin, sakın yanlış anlama memnunum ama nedenini öğrenmek istiyorum." Diyerek hafifçe sataşmama Gülsüm kendine özgü cevap vererek güldü ve,

"Sessiz değilim sadece biraz kafa karıştırıcı bir olay ve nasıl öldüğünü bilemeden başlayacağımız pek bir yer yok." Diyerek esnedi eliyle ağzını kapatan bugün ikinci kez gülüp,

"Başlayacağımız bir yer var o da takıntı haline getirdiği Mert dediği adam." Dediğimde gözümün önüne gelen görüntüyle biraz duraksadım.

 Olay yerinin önünde beni tehdit eden o benim diyerek saldıran adam, kelepçe takışırken bana öfkeli bakışları, arkamı dönerek etrafa bakındım kesinlikle etrafta polislerden başka kimse kalmamıştı ve benim aradığım Ali tam olarak buradaydı.

 İleride de bir polisle bir şeyler konuşuyor gibiydi hızla yanına gidip omzuna dokundum hemen konuşmayı kesip,

"Buyurun başkomiserim bir şey mi istemiştiniz?" demesiyle,

"Ali bu gece olay yaratan adam adını öğrenebildiniz mi?" dediğimle hemen,

"Evet başkomiserim adı Mert Yıldız." Diyerek bakışlarını bana çevirdi. Bende ona bakarken,

"Şu an nerede peki?" dediğimde biran duraksadı.

KUZGUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin