Seokjin'in ağzından..
Bugün fazlasıyla olay olmuştu. Pislik babamın yerimi bulup nerdeyse beni öldürecek olması, Tae hyung'un beni koruması, kanatlarının altına alması, ilgi göstermesi,yeni bir ev, yeni bir düzen.. Olanlar gerçekten ağırdı. Bu haliyle beni yoruyordu ama tae hyung'un yanımda olması bile benim için bir güçtü. Bana yardım ediyor, destek veriyordu. Daha geçen hafta ona okuldan fazla yakın olamam diye düşünürken onun evinde, onun kolunun altında beraber film izliyorduk. Hayat, beni gerçekten hem şaşırtıyor hem de yoruyordu. Ben filmden çok ne zaman başımı koyduğumu bilmediğim omzundan yüzünü izlemiştim. Burnum ise tam boynunun yanında olduğu için kahve kokusunu net bir şekilde hissedebiliyordum. Film sarmadığı için onu izlemeye karar vermiştim. İyi ki de buna karar vermişim. Çünkü yüzü inanılmaz şekilde yakışıklı ve güzeldi. Kusursuz teni beni biraz daha kendisine çekiyor ve etkisi altına alıyordu. Şu an hayatımın en şanslı anıydı ve tanrıya teşekkürlerimi sunuyordum şu an onunla böyle olduğumuz için. Şu an ki durumumuzun sebebi farklı olsa da şu an onun omzunda cennetten bir köşedeydim. Filmin bittiğini gösteren yazılar ekranda belirdiğin de gülümsemiş ve ona doğru bakmıştım. Birlikte döndüğümüz için çene kemiği burnuma çarpmıştı. Sadece bir anlık bir sızı olduğundan dert etmeyip omzundan istemeyerek de olsa kalktım. Saate baktığım da çoktan gecenin on biri olmuştu. Biz filme başladığımızda yongsun noona yeontan'ı bırakmış ve gitmişti. Yeontan ise köşede uyuya kalmıştı.
"Şey hyung, ben yatacağım da. Yarın çekimlerin var erken kalmak zorundayım. O yüzden uyumaya gideceğim."
"Sorun yok seokjin, ben de uyumaya gidecektim zaten. Çabucak uyu ki sabah sersem olma. Sana iyi geceler seokjinie."
"Sana da iyi geceler hyung."
Salondan ayrılmış, odama gelmiştim. Yatakta ki yorganı açıp yatağın içine girmiştim. Bugün ki şeylerin yorgunluğu ile kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.
(...)
Sabah telefondan gelen alarm sesiyle uyanmıştım. Alarmı kapatıp, yatakta doğruldum. Saate baktığım da 8 olduğunu görmüştüm. Tae hyung okula gitmek için çoktan gitmiş olmalıydı. Odamdaki lavaboya gidip ellerimi ve yüzümü yıkadım. Üstündekileri çıkartıp bir siyah dizleri yırtık kot pantolon, üstümede beyaz bir kazak giymiştim. Saçlarımı aynada düzeltip odadan çıktım. Evde kimsenin olmadığı belliydi çünkü herkesin kapısı da açıktı ve yataklar boştu. Yeontan beni gördüğünde yanıma gelmiş, bacaklarıma sarılmıştı onu biraz sevip bacaklarımdan ayırdım. Bacaklarımdan gittiğin de mamasını ve suyunu doldurup üstüme bir ceket giydin ve evden çıktım. Şirketin modeller için gönderdiği arabalardan biri gelmişti. Dün konumumu değiştirdiğim için araba buraya gelmişti. Araba gönderecek kadar zengin, modellere fazla para verecek kadar da fakir bir şirketteydim. Ama mecbur olduğumdan buna da sesim çıkmıyordu. Şirkete geldiğimde arabadan inmiş ve içeri girmiştim. Çekim alanından önce bana verdikleri kıyafetleri giymiştim. Saçlarıma düz bir fön çekilmiş, dudaklarıma hafif kırmızısı bir lipbalm sürmüşler di. Kameraların oraya geldiğimde istedikleri yere geçip poz vermeye başladım.
(3-4 saat sonra..)
Çekimleirn bittiğini söylediklerinde herkese teşekkür edip eğildikten sonra bu eğilmeler yüzünden fıtık olma ihtimalini düşünüyor, sonra saçma düşündüğünün farkına varıp bunu düşünmekten vaz geçiyordum. Üstümü değiştirip kendi üstümü giyinmiş ve şirketten çıkmıştım. Şirket arabası beni eve bıraktığında bir teşşekür mırıldanıp arabadan indim. Eve tae hyung'un verdiği anahtarla girdim. Yongsun noona'nın salonda tepetaklak film izlemesini beklemediğimden şaşırmıştım.
"Hoşgeldin seokjin."
"Hoşbuldum noona'da beynine kan gitmiyor mu öyle?"
"Yok ya gitmiyor, boşver. Aç mısın? Yemek yapacak halim yok. Tae gelene kadar açlıktan ölürüz bence. Kaçamak yapıp pizza mı söylesek?"
Pizza benim en sevdiğim şeylerden ve bu fikir hoşuma gitmişti.
"Olur noona söyleyelim, ben de çok açım zaten. Sen sipariş ver istersen. Ben ise ellerimi yıkayayım."
Beni başıyla onayladığında lavaboya gidecekken kapı açılmıştı. Tae hyung'un olduğunu görünce gülümsedim.
"Hoşgeldin hyung"
"Hoşgeldin taetae"
İkimizde aynı anda söylediğimiz de gülümsedim.
"Kapının arkasından duyulduğunuzu unutmayın. Bensiz pizza söyleyecektiniz ha? Ceza olarak gıdıklamaya makinesi olan taehyung geliyor! Kaçın benden!"
Dediğiyle yongsun noona ile aynı yere doğru koşmaya başlamıştık. Tae hyung ise arkamızdan geliyordu. Kendimi bir bebek gibi hissetmiştim. Kapısı açık olan bir odaya girdiğim de çalışma masasının altına girip sandalyeyi önüme çektim. Odaya girdiğini anladığım da elimle ağzımı kapadım. Sandalye önümden çekildiğin de tae hyung ile karşılaşmıştım. Beni bacaklarımdan tutup kendine çekmiş ve elini beklemediğim anda karnımı gıdıklamaya başlamıştı. Gülmeye başladığımda o da gülmeye başlamıştı. Yongsun noona geldiğinde o da tae hyung'a katılıp beni gıdıklamaya başlamıştı. Bir süre durduklarında Yongsun noona ile bakışıp tae hyung'a saldırıp onu gıdıklamaya başlamıştı. O gülmeye yeniden başladığında ben de gülmeye başlamıştım. Onun kahkaları benim gülmeme yeter ve atardı bile.
------------------------------------
Evet bir bölümün daha sonuna geldik. Umarım beğenirsiniz. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizi seviyorum, görüşmek üzeree. Taejin ile kalın💝
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Foster Teacher-Taejin
FanfictionResim öğretmeni Taehyung, hiç ummadığı bir anda en sevdiği öğrencileri arasında olan seokjin'in koruyucusu olacağından haberi yoktu. ------------------------------------------------------- Aslında da bu hikayeyi başka bir hesaptan yazıyordum. Ama o...