1978/Kasım Ankara
Radyo da Erkin Koray'ın listeleri kasıp kavuran yeni şarkısı Sevince , yan koltukta sarı saçlarını örmüş aralarına da çiçekler serpiştirmiş Piraye, arka koltukta ise Piraye'nin narin ellerinden çıkmış o çok meşhur un kurabiyesi ve limonlu meşrubat. Daha ne isterim diye düşündü Adnan. Çocukluk arkadaşıydı Piraye onun , en azından Piraye için öyleydi yani , onu ilk yan taraflarında ki köşke taşındıklarında görmüştü ikisi de henüz küçük bir çocukken tanışıp kaynaşmışlardı ve o günden sonra hiç ayrılmamışlardı. O anı gözlerinde canlanınca istemsizce tebessüm etti.
"Ya niye gülüyorsun Adnan, tamam biraz gevezelik ettim kabul, ama hemen alay etme diye uyarmıştım seni." Öyle bir dalmıştı ki geçmişe, Piraye'nin anlattıklarını duymamıştı bile.
"Hayır yanlış anlama lütfen ana gülmüyorum, senin eski halin aklıma geldi, hani ilk tanıştığımız gün. O yüzden güldüm, hatırlıyor musun , saçların kıvırcıktı o zamanlar hiç sevmezdin ağlardın hep taramaya çalışırken. Sonra bana gelirdin ben yavaş yavaş tarardım . "Piraye utanarak kestirmekten artık dalgalı hale gelmiş örüklü saçlarına dokundu ve Adnan'a en güzel gülüşlerinden birini sundu. Daha sonra ise çalan şarkı ile heyecanlanarak;
"Bu benim en sevdiğim şarkı hadi dinleyelim." diye şakıyarak radyonun sesini açtı.
İnşaatın önüne geldiklerinde Adnan , Piraye'den biraz beklemesini istedi sıkılgan bir yüz ifadesi ile. Yolda babası aramış ve yeni yapılan inşaatlardan birinde sorun çıktığını söylemişti bu nedenle de kısa süreliğine uğraması gerekmişti. Sevmiyordu böyle zamanları, ona göre Piraye ile geçirdiği her an özeldi ve böyle işlerle bulanması sanki onu uzaklaştıracakmış hissiyatı veriyordu.
"Piraye'm sen biraz bekle ben şu yeni usta ile konuşup geliyorum. Sonrasında hemen gideriz Kuğulu Park'a."
"Tamam, ben de zaten şu yeni aldığımız fotoromanlara bakacaktım , sabredemiyorum ." Piraye'nin içten gülümsemesi ve heyecanlı sesiyle kalbi ısınan Adnan , ona içtenlikle gülümsedi ve arabasından inerek ustayla konuşmaya gitti.
Neredeyse yarım saat olmuştu Adnan gideli, elinde ki fotoromandan sıkılan Piraye daha fazla sabredemedi ve yanına gitmekte karar kıldı. Arka koltukta ki yazlık pembe hırkasını üstüne geçirerek lila rengi, ve mavi çiçeklerle bezenmiş elbisesinin eteklerini çekiştirerek arabadan indi. En sevdiği elbisesiydi bu. Adnan'ın annesi olan Sezen teyzesinin armağanıydı ona. Bunu giyince kendini daha bir özel hissederdi. Çünkü annesinden görmediği sevgiyi hep Sezen teyzesi hissettirmişti ona, Adnan'ı ağabeyi gibi görmesinin bir sebebi de buydu sanırım. Arabadan indikten sonra tozlu ve biraz da çamura bulanmış yolda yeni aldığı açık renk sandaletlerine dikkat ede ede yürümeye başladı. Burada herkes tanırdı onu, çünkü kendi babası da Adnan'ın babası Sabahattin Güvenoğlunun ortağıydı en azından inşaat sektöründe. O yüzden büyük bir özgüvenle ofise kadar yürüdü. Ta ki ofisin yakınlarında ki birkaç çimento torbasına takılına kadar. O an dengesini kaybetmişti. "Hah şimdi düşeceğim " derken iki güçlü kolun onu tuttuğunu hissetti. O kollar düşmek üzereyken onu tutupta kaldırdıktan sonra karşısında ki genç adamla göz göze geldi.
"Hanımefendi, dikkat edin. Buralar siz gibi genç hanımlar için pek güvenli değildir." bu cümleleri kurarken yüzüne bakmıyordu bile Mustafa o an sadece karşılaştığı bu genç hanımın sıhhati önemliydi. Fakat Piraye için öyle mi ? Engin denizlerini, bir çift kapkara kuyuyla buluşturmuş ve sanki o koskoca okyanuslar o kuyuya hapsolmuş gibi hissediyordu, çekemedi saniyelerce gözlerini gözlerinden. Mustafa ise yüzünü kaldırıp baktığı andan itibaren farksızdı Piraye'den, bir dipsiz kuyu ve sonsuz deniz buluşmuş, ve o an kalplerinde bir savaş başlamıştı. Dilleri lal olup tutulurken bakıştıkları saniyeler sanki yıllara dönüşmüştü ve yine sanki bu iki çift göz birbirinden ayrılsa yılların oluşturduğu bir özlem sarıp yakacaktı bedenlerini. İçinde yetiştikleri iki farklı dünyaya istinaden Mustafa sessiz kalmayı tercih ederken ilk adım Piraye'den geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
Novela JuvenilGeçmişin yarıda kesilmiş rüzgarları, geleceğin ağaçlarını devirdi. Bir aşk karanlıklara gömülürken, çıkan küller intikam ateşini harladı. Artık Firuze'nin devri başladı! Firuze'nin koyu kahve hareleri intikam diye çığlıklar atarken, katliam fermanın...