1978-Ankara
Geceden daha kara, aydan daha parlak bir çift göz, öylesine aklını başından almıştı ki, gözü kimseyi görmez , düşleri kimseyi kabul etmez olmuştu. Ne yapacağını bilemeyen Piraye bahaneler üretip yine gitmişti o inşaata ama babasının kıskançlığı , Adnan'ın şüphelenen tavırları sadece 2 defa gitme şansı yaratmıştı. O iki seferde de görememişti ay gözlüsünü. Ay gözlüm , öyle hitap ediyordu adını bile bilmediği bu delikanlıya. Gözleri, uçsuz bucaksız karanlıklara sarılmış ay kadar parlaktı ona göre, kapkara ama bembeyaz da, iki kavuşmaya korkan renk , birbirine bulanmışçasına gözlerinde buluşuyordu adeta. Gözlerini bile kıskanır oldu bir an, her gün bakabilsem o gözlere dedi içinden. Oysa emindi ki bu genç , gözlerinde uykuya yatmış o ateşi göremiyordu.
"Benim deniz mavilerim ne kadar sükuta yatıp sessizlik yemini ettiyse onun geceleri o kadar hırçın o kadar çığlık çığlığaydı. Onu gördüğüm an bunun bilincine vardım, hırçın denizlerin ve sessiz gecenin tam zıttı gözlerimizin parmak uçları birbirine değdiği o kısacık anın ne evveli vardı ne de ezeli sadece o an vardı lakin tez zamanda tükendi umutlarım gibi . Ay gözlüm, sana şiirler yazan yüreğim artık dayanamıyor tam 21 takvim yaprağı eskitti, bir tesadüfte kavuşalım artık."
Günlüğüne yazdığı son cümlenin ardından, pembe kaplı defterini kapattı, gözlerinden süzen iki damla yaşı sildikten sonra, cevizden yapılmış çokta büyük olmayan çalışma masasını toplamaya başladı. Kalemlerini özenle kalemliklerine yerleştirdi. Günlüğünü nazik bir biçimde eline alarak kalbine bastırdı. Her zaman severdi yazmayı ama kalbinde yeşeren aşk onu bu günlüğü tutmaya itmiş ve hemen kırtasiyeye gidip kararsız geçen 18 dakikanın ardından pembe, üzerine minik bir kuş tüyü iliştirilmiş tatlı defteri satın almıştı. O günden beri her gece yazardı.
Masanın üzerinden anahtarı da alıp günlüğünü çekmeceye yerleştirdi ve kilitleyip sandalyesini yerleştirdi. Yatağının tam karşısında bulunan ve aslında yakın olan ışık düğmesi o an ona uzak gelirken bir an tembellik yapsa da gidip ışığı kapattı. Yatağının sağ tarafına oturup anahtarı yastığının altına sakladıktan sonra her zaman baş ucunda bulunan Çalıkuşu romanını aldı, masa lambasını yaktıktan sonra yatağının üzerinde ki mavi, çiçekli ince pikeyi kaldırdı havalar yaz sıcağına dönse de üzerini örtmeden uyuyamıyordu , pikenin altına girdikten sonra bir süre, cümleler arasında yorgun gözlerini gezdirdi. Uykuya yenik düştüğünü fark edince kitabını kapatarak baş ucuna geri koydu.
Bir şubat sabahına gözlerini açtı Piraye, Ankara'yı beyaza boyayan kar sanki Piraye'yi ele geçirmiş ve narin kalbini titretmişti. Böyle olmayacak dedi tekrar gideceğim. Gideceğim ve ne olursa olsun tanışacağım. Bu aşk yoksa beni ele geçirecek, gecem gündüzüm o iken tüm ruhum bir bilinmezde kaybolmadan tanışmalı ve onu özgürce sevebilme şerefine erişmeliyim.
Hızlı bir şekilde hazırlanıp Nesrin'in kaldığı en alt katta ki odaya doğru gitti. Kapıyı tıklatarak girdiğinde, kuzeninin çoktan uyanmış olduğunu farketti. Fakat onu ağlerken bulmayı beklemiyordu.
"Piraye ben Adnan'a aşık oldum"
Nesrin'den duydukları ufak çaplı bir şok geçirmesine sebep olurken arkadan gelen annesinin farkında değillerdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
Novela JuvenilGeçmişin yarıda kesilmiş rüzgarları, geleceğin ağaçlarını devirdi. Bir aşk karanlıklara gömülürken, çıkan küller intikam ateşini harladı. Artık Firuze'nin devri başladı! Firuze'nin koyu kahve hareleri intikam diye çığlıklar atarken, katliam fermanın...