Duke Dumont - Ocean Drive
BÖLÜM 28: GÜVENİLİRLİĞİNİ YİTİREN SÖZLER
Deniz'le Primemall'daki mağazalardan birine girip diğerine çıkmamızın ardından yorgunlukla kahve içmeye oturmuştuk. Memleketimdeki sekizinci gündeydim ve son iki günüm kalmıştı. Birlikte de şehir merkezine gelip biraz alışveriş yapmaya karar vermiştik ama doğru dürüst bir şeyler bulduğumuz söylenemezdi. Beğendiklerimiz de ultra mega pahalı olunca ülke ekonomisine biraz küfür ederek içimizi rahatlatmıştık.
"Kutay," dedi Deniz, telefonuna şaşkınlıkla bakarken. "Uygar'ın şu paylaştığına bak."
"Deniz eğer o kızlaysa bakmak istemiyorum cidden," dedim sıkkın bir şekilde. Sürekli benim yerime Uygar'ı stalklayıp duruyordu. Instagram'ını çok aktif kullandığı söylenemezdi sadece ara sıra Spotify'dan birkaç şarkı paylaşıyordu. Birkaç kere de ailesiyle toplu oldukları bir hikâye atmıştı ve o fotoğraflardan birinde elini Melisa'nın beline sardığını görmüştüm.
Evet, bir miktar kudurmuş olabilirim.
"Hayır," dedi kafasını iki yana sallayarak. Sonra telefonunun ekranını bana çevirdi. Gözler
Hikaye atmıştı. Gaziantep il tabelasıydı ve 'senin için ❤️' yazmıştı sadece.
"Ne?" dedim şaşkınlıkla. "Buraya mı gelmiş?" O sırada süresi dolan hikayeden sonrakine geçmişti. Bu kez benim sınırları içinde yaşadığım ilçe tabelasının fotoğrafını atmıştı.
"Nasıl?" diye sordum. Buraya gelmişti... Cidden buraya gelmişti!
Deniz, "Adresine ulaşmak için çok uğraşmasına gerek yok," dedi dudaklarını büzerek. Dediği doğruydu ama yine de... Buraya kadar gelmesi? "Asıl soru neden?" Birkaç saniye düşünsem de sebep bulamamıştım.
Beni biraz daha kudurtmak için gelmiş olmalıydı.
Bahtımın karası... en sevdiğim renkti cidden.
Elim hızlıca cebimdeki telefona gitti ve engellenen numaralardan o malum numaranın engelini kaldırıp bir an bile düşünmeden onu aradım. Ağzına sıçmam gereken konular vardı.
Birkaç saniyenin sonunda, "Güzelim," demişti gevşek sesi. Arkadan rüzgâr sesi geliyordu, dışarıdaydı. "Sıkı takipçimsin bakıyorum." Sesini duymak bile huzur dolu hissettirmişti. Böyle hissediyor olmam bile sinir bozucuydu.
"Neyin peşindesin?" dedim, sert sesimle.
"Seni özledim demiştim," derken adım sesleri geliyordu. Sonra bir şeyin yumruklanma sesi geldi. Bir kapının...
"Merhaba," dediğini duydum tatlı bir sesle. "Ben Kutay'ın arkadaşıyım, buraya geldiğimi öğrenince yanıma uğra falan demişti, evde mi acaba?"
"Aa," dedi, annemin sesi. "Bana hiç bahsetmemişti, evde de değil şimdi."
Gözlerim kocaman oldu.
"O kim Asuman yenge?" diyen Zeynep'in boğuk sesini duymuştum. "Oha, yuh, çüş, deve," derken sesi öksürüklere karışmıştı. Dibi düşmüştü şıllığın...
Düşerdi tabii, düşmez miydi? Yüzü aklıma gelince kalbime yine bir ateş düşmüştü. Nasıl güzel görünüyordur şimdi...
"Alo Kutay!" dedi büyük oyunculukla. "Ben sana sürpriz yapayım dedim ama evde değilsin galiba?"
"Sikik herif, sen ne yapıyorsun?" diye bağırarak aniden ayaklandığımda herkesin gözü bana dönmüştü. Yaptığım şeyin utancıyla hızlıca sandalyeye geri çöktüm. Deniz, "Ne oluyor?" diye sordu, anlamamış bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hep Sonradan Köpürdü Dalgalar ✘ gay
Jugendliteratur❝how could i hate him if he's such an angel?❞ [dört aralık, iki bin yirmi] ©vQuatris