12: "bilinmeyen yere"

4.9K 407 310
                                    

Goody Grace - Two Shots

BÖLÜM 12: BİLİNMEYEN YERE

Gece boyunca Berkan ve Uygar aşağıda oturmuşlardı. Çok gürültülü değillerdi ama olsalardı da evin ses yalıtımı o kadar başarılıydı ki kapıyı kapattığım an tüm dünyadan soyutlanıyordum resmen. O kadar rahat ve güzel bir şekilde ders çalışmıştım ki bu duruma bayılmıştım.

Evet, Uygar'la yaşadığımız o ateşli anlardan sonra oturup Anglo-Sakson Hukuku dersime çalışmıştım. Çalışmaya çalışmıştım demek daha doğru olurdu belki de çünkü aklımdan bir türlü çıkmamıştı.

Sikeyim, resmen sevişecektik. Berkan gelmese gerçekten sevişmiş olacaktık.

İnanamıyordum. Onunla ne ara bu hâle gelmiştik bilmiyorum. Onu ne zaman arzulamaya başladığımı da bilmiyorum. Bildiğim tek şey o zengin züppeye hiç de masum duygular beslemediğim. 

Terbiyesizce, çok terbiyesizce, şeyler yapmak istiyordum.

Saat ikiye gelirken sonunda uykum fazlasıyla ağırlık yapmaya başlamıştı ve böylece önümdeki kitabı kapatıp sandalyeden kıçımı kaldırdım. Birkaç esneme ve gerinme hareketi yaparak vücudumun kasılan noktalarını rahatlattıktan sonra üzerimdeki tişörtü çıkarıp yatağa bıraktım kendimi. Yumuşacık kumaş tenimi okşarken yanımdaki yastığı alıp kollarımı ona doladım ve uyumak için gözlerimi kapattım.

Ve çok huzurlu bir uykunun kollarına düştüm.

Ertesi gün öğle yemeği için yemekhaneye giderken Uygar'ı kendi fakültesinden çıkarken görmüştüm. Bakışlarım anında ona dönüp onu izlerken bunu yapan tek kişi tabii ki de ben değildim. Beyaz bir tişörtün altına bacaklarını sıkıca saran siyah bir kot giymişti. Ayaklarında bir ailenin yaklaşık altı aylık maaşıyla alınabilecek pahalı bir ayakkabı vardı. Nefes kesici görünüyordu. Yanında Derman ve Hande vardı. Kendi aralarında derin bir sohbetin içerisinde olduklarından çevrelerinin pek farkında değillerdi.

Sabah erkenden dersim olduğu için ondan çok daha önce çıkmıştım ve dolayısıyla gün içerisinde hiç görmemiştim. Dün elimde eriyen adam hemen karşımdaydı ve bu aklıma hiç de hoş şeyler getirmiyordu.

"Yeseydin be yavrum!" Deniz omzumu patpatladığında irkilerek ona döndüm. Alayla bana bakıyordu. "Gerçi, dün yedin bayağı ama..." Kahkaha attı. Omzumla omzuna vurup yürümeye devam ettim hızlı adımlarla. Gözlerim son bir kez Uygar'a bakmak istediğinde onun kısık gözlerle bana bakıyor olduğunu gördüm. Alt dudağını hafifçe dişliyordu. Gözlerimiz birbiriyle kesiştiğinde hızlıca önüme döndüm.

Yemekhaneye girdiğimizde uzunca bir sıra karşıladı bizi. Deniz'le anında göz göze gelmiş ve aynı anda başımızı iki yana sallamıştık. Beş dakikada yiyip bitireceğimiz bir şey için bir saat sıra bekleyecek halimiz yoktu bu nedenle yemekhaneye girişimizle çıkışımız bir olmuştu.

"Marketten noddle alalım da onu yiyelim bari," dediğinde başımı sallayarak onu onayladım. En yakındaki markete gitmek için sola döndüğümüzde bir anda Berkan da karşımıza çıkmıştı. Birbirlerini görmediğinden Deniz ve Berkan çarpıştığında Deniz geriye doğru düşerken çığlık atmıştı. Onu tutmak için uzansam da maalesef geç kalmıştım ve çoktan kıçı yerle buluşmuştu. "Ah, popom!" Eli kalçasına uzanırken öfkeli bakışlarını karşısındaki çocuğa kaydırdı ve muhtemelen onun Berkan olduğunu yeni fark ettiğinden bakışları anında yumuşamıştı. "Özür dilerim, iyi misin?" Berkan dizlerinin üzerine çöküp Deniz'e sorduğunda ona öylece bakakalmıştı kızarmış yanaklarıyla. Büyük ihtimalle kalp krizi falan geçiriyordu kendi içerisinde.

"Şey..." Yutkundu. "İyiyim."

"Ayağa kalkabilecek misin?" Berkan elini ona uzattı ayağa kalkması için. Bense yumruğumu dudaklarıma bastırmış gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Göğsüm histerik bir biçimde sarsılırken şükürler olsun ki tuhaf sesler çıkarmamıştım.

Hep Sonradan Köpürdü Dalgalar ✘ gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin