Tank - When We
BÖLÜM 17: BENİ TAVLADIN
Günlerden pazardı. Deniz'le birlikte Mustafa'nın evindeydik ve aylar, neredeyse yıllar, sonrasında Adaline de yanımızdaydı. Çat pat konuştuğu Türkçe'yle bizimle iletişim kurmaya çalışırken çok tatlıydı. Özellikle r harfini hâlâ ğ olarak söylediğinde Deniz'le kalp krizi geçiriyorduk çünkü aşırı sevimliydi.
"Benim iş pazartesi başlayor," dedi, birasından bir yudum aldıkta hemen sonra. "Heyecanlım biraz."
"Yarın mı yani?" dedim, merakla. Uluslararası bir moda şirketinde satış danışmanı olarak iş bulmuştu. Taa Fransa'da yaşamasına rağmen iş bulma konusunda çok zorlanmamıştı. Sadece birkaç şirkete iş başvurusunda bulunmuş ve aldığı ilk kabulle de çok düşünmeden orada çalışmaya başlamıştı.
Bu kadar kolay iş bulması kendi ülkemde evlatlık gibi hissettirmişti.
"Hayır, eight gün sonrası. Kaç oluyor?"
"Sekiz," diye mırıldandığımda başını salladı.
"Sekiz gün sonrası." Önüne düşen siyah, küt saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı.
Masanın üstündeki telefonum bildirimle aydınlandığında elim ona uzanırken, "Bence kolay alışırsın," dedim ve mesaj atan kişiye baktım.
Uygar.
Fotoğraf attığı için ekranda gözükmüyordu. Onun sayesinde akıllanarak koyduğum şifreyi girdikten sonra Whatsapp'a girip attığı şeye baktım.
Uygar Yazgı:
Kutay: yanlış kişiyeattın galiba :)
Uygar Yazgı: yoo
karşıma çıkınca aklıma sen geldin
Kutay: yani peki
ne diyeyim
Uygar Yazgı: bir şey demek yerine
bir nude atabilirsin mesela
Kutay: müsait değilim
sonra atarım :)
Uygar Yazgı: :)
neredesin
Kutay: mustafanın evinde
beni bırakmıştın ya
Ona neden nerede olduğumu söylediğimi bilmiyordum. Şu an neden sanki flörtmüşüz gibi mesajlaştığımızı da. Tuhaftı. Ekranı kaydırıp bana attığı fotoğrafı incelerken dudaklarım tatlı bir tebessümle kıvrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hep Sonradan Köpürdü Dalgalar ✘ gay
Novela Juvenil❝how could i hate him if he's such an angel?❞ [dört aralık, iki bin yirmi] ©vQuatris