Arctic Monkeys - Why'd You Only Call Me When You're High?
BÖLÜM 27: YÜZSÜZLÜĞÜN DANİSKASI
Aylar sonra doğup büyüdüğüm evime ayak bastığımda büyük bir mutluluk ve huzur kaplamıştı içimi.
Hele annem... O güzel ve samimi ifadesi her şeye bedeldi.
"Oğlum benim!" diyerek kollarını bana sardığında yüzümü boynuna gömmüş ve sıcak kokusunu içime çekmiştim. İçime huzur ve mutluluk kaplamıştı anında.
Her zamanki gibi özleminden ağlamaya başladığında, "Anne ya!" diye itiraz ettim ona. "Hani bu kez ağlamayacaktın?"
"Şu kokunu nasıl özlüyorum senin haberin var mı?" Islak gözleriyle geri çekilip yanaklarıma birer sulu öpücük kondurdu. "Kurban olurum ben sana, canım oğlum. Çok özledim, çok." Dayanamayarak bir kez daha sıkıca sarıldı bana. Ben de aynı şekilde uzun uzun sardım kollarımı.
"Ben de özledim," diye karşılık verdim aynı duygusallıkla. Bir süre sarılmanın ardından ayrıldık. O sırada hemen arkada kişiyi fark ettim. Kuzenim Büşra kucağındaki birkaç aylık bebeğiyle gülümseyerek ikimizi izliyordu. Bu hayatta tanıdığım en duygusal insandı ve tam da bu yüzden onun da gözleri dolmuştu. Karşısında kim ağlasa dayanamaz kendi de ağlardı.
"Kız Büşra," dedim, geniş gülümsememle. Onunla yaşıttık hatta birlikte büyümüştük ama o okumak yerine evlenmeyi tercih etmişti. Kuzenlerimin çoğu öyle yapmıştı gerçi. "Hiç haber vermiyorsun buradayım diye?"
"Sürpriz yapayım dedim, hoş geldin." Uzanıp yanaklarımızdan öptük birbirimizi. Kucağındaki yumurcağı almaya niyetlendiğimde dikkatle bana uzattı. Bebeği aynı dikkatle kucaklarken her an cam misali kırılacakmış gibi geliyordu. Bu kadar küçük bebekleri kucağıma almaktan çok korkuyordum ama dayanamıyordum işte. Çok sevilesi duruyorlardı.
"Ya siz melek gibi çocuğa nasıl Hasan ismini verdiniz ben hâlâ anlamıyorum," dedim, içeriye adımlarken. Dört buçuk kilo doğmasının hakkını verecek şekilde devam ediyordu yaşamına. Tombul bacaklarını büyük bir neşeyle oynattım. Büşra 'mememi kurutuyor eşek sıpası' diye boşuna demiyordu demek ki.
"O dedesi yok mu dedesi, yakamıza yapıştı durdu," dedi Büşra sinirle. Bu durumdan nefret ediyordu ve yine aklına getirmiştim. Ama cidden, şöyle mükemmel bir bebeğe nasıl Hasan diyebilirsiniz ki? "Zaten Yiğit ismini kullanıyoruz. Valla doğurduktan sonra yalvar yakar doktora bir kucağıma ver dedim. Can havliyle kulağına da üç kere Yiğit diye fısıldadım ben," dediğinde gülerek kucağımdaki miniğin yanağına bir öpücük bıraktım. Etrafa şaşkınlıkla bakıp salyasını akıtıyordu.
"Ne kadar da yakışıyor kucağına," dedi annem tatlı bir tebessümle bana bakarken. "İnşallah hayırlısıyla torunumu da görürüm." Suratımdaki gülümseme solarken ona birkaç saniye 'yine mi' dercesine baktım. Bilerek yapıyordu. Eşcinsel olduğumu bilmesine rağmen hâlâ bunun bir heves olduğunu, bir gün geçeceğini sanıyordu. Homofobiklik yapmamasının tek sebebi beni çok sevmesiydi.
"Yengee," diyerek hayıflandı Büşra. Kardeş gibi büyüdüğümüzden herkesten önce her şeyimi o bilir, bana destek çıkar ve arkamı hep kollardı. Sırf evlendi diye hüngür hüngür ağlamıştım. Kocası da birbirimizi bu kadar sevdiğimiz için beni biraz kıskanırdı, değişik bir adamdı o da. Pek sevdiğim söylenemezdi.
"Tamam tamam, bir şey demedim ben," dedi annem hızlıca. Babam da sessizce oturduğu yerden televizyona bakıyordu. Evin tek çocuğu olduğumdan ikisi de eşcinsel olduğumu onlara söylediğimde yıkılmışlardı çünkü benden başka çocukları olmamıştı. Torun görme, büyütme hevesleri de bu yüzden çok fazlaydı. Kendilerince mürüvvetimi görmek istiyorlardı. Ama mümkün değildi maalesef.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hep Sonradan Köpürdü Dalgalar ✘ gay
Roman pour Adolescents❝how could i hate him if he's such an angel?❞ [dört aralık, iki bin yirmi] ©vQuatris