Tanışma •2

14.5K 601 96
                                    

Beni anlamıyorlardı, zarar yok. Zaten beni daha kimler anlamadı.

Oğuz Atay

Bölüm Parçası: Halil Sezai - Kafası Kendinden Bile Güzel

İnsanları rehberime eklemeyi sevmezdim bu yüzden gelen mesajdaki numarayı diğer kayıtsız numaralardan ayırmak aynı zamanda üstte olması için '-A' diye kaydettim, o kadar Pretty Little Liars izlemiştim boşa gitmesin bari düşüncesiyle.

Acaba bu kimdi ki? Merak ettiğimden sormak için mesaj oluşturma simgesine tıkladım ve yazdım.

Gönderilen: -A

''Kimsin?''

Aklıma hiç olabilecek kişi gelmiyordu. Bir ihtimal arkadaşlarım beni işletebilirdi ama onların olmadığına emindim, çünkü üniversitede yaklaşık puanlar almamıza rağmen onlarla aynı üniversiteye gitmediğim için aramız biraz limoniydi. Onlara bu yüzden hak vermiyor değildim.

Sonunda arabamı park ettiğim yere geldiğimde kilidi açtım ve arabama bindim. Emniyet kemerimi bağlayıp hareketli müziklerden oluşan albümü açtım. Ben mesaj atalı bir dakika bile olmamasına rağmen cevap gecikmemişti.

Gelen: -A

''Asla aklına gelemeyecek biri, sana bir o kadar yakınken aynı zamanda uzak olan biri. En önemlisi de seni bırakmayıp hep yanında olacak biri.''

Gönderilen: -A

''Hep yanındayım diyen herkes gider, zaten hep giderler.''

Aslında içimden bir anlık böyle demek gelmişti, tanımadığım bir insana bu mesajı atmam sanki bilinmeyen kişilere hevesliymişim, hiç gitmesin diye çabalıyormuşum gibi bir izlenim bırakabilirdi. Ki kim olsa öyle düşünebilirdi. Önemsemedim, zaten öylesine, işletmek için, salladığı ve şans eseri tutan bir numara olduğunu hissediyordum. Belki de şu an bu cevaplara gülüyordur?

Gelen: -A

''Çünkü bazı insanlar sadece yalnızlıkları geçene kadar yanlarında tutarlar ama benim yalnızlığım sen yanımda olmadığın sürece geçmeyecek.''

Gönderilen: -A

''Bunları doğru numaraya attığına emin misin, bak bir yanlışlık olmasın?''

Bu mesajı yazarken yüzümde anlamsızca yer eden gülümseme zaten şu an bir şakanın içerisinde olduğunu biliyordu.

Gelen: -A

''Evet Ilgım, okula geç kalacaksın. Artık çık şu yola.''

Cevap vermeden dediğini yaptım geç kalmaya niyetim yoktu.

¤

Okula geldiğimde dersin başlamasına yirmi dakika vardı. Okul başlayalı bir dönem bitip diğerinin başlamasına rağmen arkadaşım yoktu. Kantine geçerken soğuk olduğum için böyle olduğu aklıma geldi.

Kantinden kahve ve çikolata alıp köşedeki masaya geçtim. Fazla göz önünde bulunmayı sevmezdim. O sırada Alper ile iki arkadaşı yandaki masaya yerleştiğinde Alper ayakta kalmıştı. Alper etrafa göz gezdirirken benim bulunduğum masada gözleri durdu ve göz göze geldik, yaklaşmaya başladı. O gelene kadar yanımdaki pencereyi açıp soğuk havanın ciğerlerime dolup beni ferahlatmasına izin verdim.

''Merhaba, sen Okyanus'taki kızsın değil mi?'' Benimle konuşmak için geldiğini düşünüyordum. Gerçi konuşacak konumuzun olması için ilk tanışmamız gerekirdi.

''Evet. Alper'di değil mi?'' Tanıdığımı çok belli etmiştim. Alnıma vurma isteğimi bastırdım.

Kesin benimle oturmaya geldi diye düşünürken o gülerek ''Sandalye boş mu?'' diye sordu. Biliyordum, benimle oturacaktı.

''Boş tabii.'' dedim tebessüm ederek ama çok da istekli görünmemeye gayret ettim.

''Alıyorum o zaman, masada boş sandalye kalmadı.'' diyerek kafasıyla ilerde arkadaşlarının bulunduğu masayı işaret etti.

Tebessüm ettiğini söylememe gerek var mı? Ama her ne kadar tebessüm etse de kalbimde bir anlık meydana gelen burukluk hissedilemeyecek gibi değildi.

''Al.'' dedim yapmacık bir gülümsemeyle. Zaten kim oturur ki yanıma. Al al masayı da al, ben bir köşeye diz çökerim.

O sandalyeyi kaldırıp götürürken arkasından sinirle masadan kalktım, ayağımı masaya çarpmasaydım havalı olabilirdim. Elimdeki karton kahve bardağını çöpe attım ve dersin işleneceği sınıfa gittim.

°

Üniversitede psikoloji okuyordum ve İngilizce olarak anlatılıyordu. Bu yüzden yazın yabancı dili daha detaylı öğrenmek için kursa gitmiştim ama terimleri atlamışım sanırım. Şu an bir elin parmak sayısını geçmese bile anlamadığım kelimeler vardı, öğrenmeyi aklımın bir köşesine not ettim. O sırada hoca dersin bittiğine dair bir şeyler söylemişti. Gitmek için ayaklanırken bileğimdeki dokunuşla irkildim. Aniden kafamı çevirip baktığımda benden, belki beş santim kısa, bir kız olduğunu gördüm. Arkasından gelen sesler ise onunla konuşup konuşmayacağım hakkında yorumlardı.

''Selam.'' dedi gülümseyerek.

''Merhaba.'' dedim kaşlarımı çatarak sesim istemsizce soğuk çıkmıştı, arka gruptan şaşkınlık nidaları yükseldi ve hepsi bizim konuşmamızı dinlemek için yanımıza geldi. Sanki dilsizdim. Hoş, hiç konuşmadığım için öyle düşünmelerini tuhaf karşılayacak değildim çünkü cidden arkadaş edinme hususunda büyük problemler yaşıyordum. Tanışma özrüm vardı, asla ilk adımı ben atmazdım. Hal böyle olunca sonuçları ortadaydı.

Kızın arkadaşlarından'' Oo konuşabiliyormuş.'' gibi mırıltılar yükselince gözlerimi devirdim.

''Adın ne?'' dedi kız.

''Ilgım," dedim kafamı asıl konuya geç anlamında sallayarak.

''Eylül bende, işin yoksa biz yemek yiyeceğiz sende bizimle gel hem kaynaşmış oluruz?''

Hadi ama, kaynaşmak mı?

Okyanus'a gitmeme bir saatten biraz fazla bir süre vardı ki bu yüzden onaylayabilirdim. Gruba hafif göz gezdirdiğimde üç erkek ve konuştuğum kızla beraber iki kız vardı.

Herkes bize bakmışken biri telefonunda bir şeyler kurcalıyordu. Yüzü bulunduğum konumdan tam olarak gözükmüyordu.

Ona baktığımı fark eden Eylül, ''Boşver sen onu o bu aralar hep böyle.'' dedi. Açıkçası pek ilgilenmiyordum. Sadece omuz silkmekle yetindim.

''Tamam olur.'' dediğimde çocuk kafasını kaldırıp bana baktı ve gördüğüm manzarayla şoka uğradı.

Eş zamanlı telefonuma mesaj geldi.

Gelen: -A

''Anla gözümün kenarından, susuşundan dudağımın.

Söyletmeden bul beni, bul da kendime getir beni.''

Dövüş KulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin