Dönmeyeceğimiz bir yer beğen, başka türlüsü güç. Bir ellerin bir ellerim yeter.
Turgut Uyar - Göğe Bakma Durağı (Şiir)
Bölüm Parçası: Yüzyüzeyken Konuşuruz - Ölmemişiz
Multimedia: Furkan aday adayı
♦
Oyunu biz kazanmıştık. Gece zaten hep beraber burada vakit geçireceğimiz için rahatça alkol alıyorduk. Furkan'ın yaptığı şebekliklere gülerken telefonumun bilindik melodisi kulaklarımı doldurdu.
Yiğit arıyordu. Yiğit, Mert'in abisiydi. Önemli olaylar yüzünde görüşüyorduk sadece. En son üç hafta önce Mert'in doğum günü organizasyonunu ayarlamak için konuşmuştuk. Daha rahat konuşmak için mutfağa geçtim.
"Naber?" Konuşurken arkadan gelen seslerden kalabalık bir yerde olduğunu anlamıştım. Umarım kötü bir şey yoktur diye içimden geçirirken havada asılı kalan sorusunu yanıtladım.
"İyi, senden?" Konuşurken mutfakta bulunan boydan boya cam olan kapıdan odaya göz gezdirdim. Herkes kendi alemindeydi. Alper ise çatık kaşlılığından ödün vermiyordu.
"İyi, ben şey için aradım, bir şey söyleyeceğim."
"Evet?" Bir an önce asıl konuya geçsin diye kısa kısa cevaplar veriyordum.
"Şey, bak ne olmuş biliyor musun? Gerçi nereden bileceksin. Bizim Mert var ya.. " dedikten sonra biraz duraksadı sonra derin bir nefes alıp devam etti "Benim kardeşim olan, bu kasları kolay yapmadı tabii zamanında biraz protein tozu kullandı. Annem protein tozunu karbonat sanmış keke katmış eve bir geldik babaanem mekik çekiyordu..." ve asıl arama sebebini söylemeyi geciktirmek istemesi yüzünden sıraladığı bir kaç tane cümle daha.
Dediğiyle yüzüm iğrenç bir hal aldı, dayanamayıp "Yiğit, artık ne olduğunu anlatacak mısın?" diye sordum. Sarhoşluğun getirdiği etkilerle kelimeleri yayarak konuşuyordum fakat umursamadım, Yiğit'in cevabını bekledim.
"Ilgım, sakin ol tamam mı?" dedi sanki onun demesiyle sakin olabilecekmişim gibi.
"Ay, iyi ki dedin şu an çok rahatladım." dedim alay kokan sesimle.
"Mert'i hastaneye kaldırdık. " İlk bir kaç saniye ne dediğini idrak edemedim. Beynim iletiyi aldığında, ki bu cidden bayağı uzun sürmüştü, sadece doğru duyup duymadığımı anlamak için sordum.
"Anlamadım?" dediğimde az önce dediği cümlesini tekrar etti. Az önce su içmek için aldığım bardak elimden düşerken bir damla gözyaşım çoktan yanağımı ıslatmıştı. O an kısık bir sesle küfür edip mutfakta bulunan masanın sandalyesine oturdum ve kendimde konuşabilecek gücü bulduğumda konuşmaya başladım.
"Hastanede misiniz? Ne oldu? Nasıl oldu?" ardı arkası kesilmez sorularımdan sonra sesli bir nefes aldı ama konuşmadı. Mutfağın kapısının açılma sesi geldiğinde ürkmüştüm. Gelene bakmak için kafamı kaldırdığımda Alper'i gördüm.
Alper'in varlığını şu anlık göz ardı edebilirdim, sanırım. "Konuşsana Yiğit! Şaka yapıyorsunuz değil mi? Şaka yapıyorum, Mert yanımda desene." dedim duyup duyamayacağını bile bilmediğim sesimle. Sesim içime kaçmış gibi fısıltı halinde dudaklarından dökülürken kendime şaşırmıştım.
"Biz sizin hastanedeyiz. Mert ameliyatta." dedi, benim o kadar soruma karşın. İyi olacağını umuyordum. En iyi hastanelerden birine sahiptik.
"Ona bir şey olmayacak." dediğimde "Biliyorum." diye fısıldadı. Daha fazla vakit kaybetmemek için konuşmayı sonlandırmadan önceki son cümlemi kurdum. "Şimdi vakit kaybetmemek için sormayacağım ama geldiğimde en ince ayrıntısına kadar anlatacaksın. Hoş, ben öğrenmeyi de bilirim." dediğimde cevabını beklemeden telefonu kapattım zaten cevap vereceğini de sanmazdım. Gözümden akan yaşları elinin tersiyle sildim ve ellerimi gözüme bastırdım.
Alper'e durumu özet geçmiştim, dövüş kulübünden tanıyordu sonuçta. Salona geçtiğimizde sesimi bulmak için kaba sayılmayacak bir şekilde boğazımı temizledim. Bu şekilde dikkatler bana dönmüştü.
"Özür dilerim," dedim mahcup bir ifadeyle. Parmaklarımla bacağımda ritim tutarken ekledim "Benim çıkmam gerek."
İlk "Nereye gideceksin?" diye Eylül sormuştu. Onlara hastaneye gideceğimi söylemeyecektim. "Bir işim çıktı." dedim. Arkadaşlarımla sarıldıktan sonra evden çıktım. Arabayı sitenin dışına park ettiğim için biraz yürüyecektim. Adımlarını hızlandırdım. Gözlerimden akan yaşlar soğuk havaya karışıyordu ama ona bir şey olmayacağını biliyordum.
Sarhoş olarak araba kullanacaktım, umursamadım. Arabaya yerleştiğimde kapı tekrar açıldı. Başımı aniden sağa çevirdim. Gelen kişi beni doğru söylemek gerekirse çok şaşırtmıştı. O arabaya otururken parmaklarımla direksiyonda ritim tutmaya başladım.
"Bu saatte tek gideceğini sanmadın umarım?" dedi tek kaşını kaldırarak. "Tam da öyle sanmıştım." dedim duymasını ummadığım bir sesle.
Arabayı çalıştırdığımda "Ee nereye gideceğiz?" diye sordu.
"Hastane." dedim ve daha fazla konuşmamak için radyoya uzandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dövüş Kulübü
Ficção GeralBirbirlerinin gözlerine bakarak söyledikleri şarkılar onların birbirlerine söyleyemedikleriydi. Bir de bilinmeyeni vardı. "Söylemeden bul beni bul da kendime getir beni." diyen. ^ Elimden tutarak merdivenlerin başına yönlendirdi, elimi çekmek isteme...