"Duyulmamış, yazılmamış şarkılar söylemişiz, hayatında hiç görmemiş birine mavi demişiz."
-Deniz Tekin
Bölüm Parçası: Yüzyüzeyken Konuşuruz - Konuşulacak Şeyler
<>
Gelen mesajı okuduğumda girdiğim şoktan sıyrılmam uzun sürerken sevinmekten ziyade bundan sonra ki tavrımı belirleyemediğim için olsa gerek içimdeki ne yapacağını bilmeyen his beni bunalıma sürüklüyordu. Bilinmeyenin Tuğra olmamasını umuyordum fakat apaçık ortada olan bir durum vardı. Bir yanım her şey göründüğü gibi olamayabilir dese de başka seçenek yoktu. Aslında ben sevgilisi olduğunu öğrenene kadar Alper'dir diye düşünmüştüm. Umut etmiştim desek daha doğru olur.
Aslında gruptan herhangi biridir diye düşünmem doğru çıkmış sayılırdı çünkü Tuğra'nın herhangi birinden üstünlüğü yoktu. En azından benim için.
Aklıma takılan diğer bir kısım ise bu Bilinmeyen, Okyanus'ta olduğunu söylememiş miydi? Söylemişti. Tuğra, Okyanus'ta ise neden bana dememişti, ya da ben nasıl fark etmemiştim bunca zamandır?
Hazır Okyanus'a gidiyorken oradaki kişilerin adlarının yazılı olduğu listeye bakabilirdim. Hemen arabamı çalıştırdım ve Dövüş Kulübüne gitmek üzere sürmeye başladım.
*
Okyanus'a geldiğimde öğle vakti olduğu için kapıdan girdiğimde anladığım kadarıyla her yere sessizlik hâkimdi. Üst kattaki ofis tarzı yere vardığımda içeriden gelen sesler kapının önünde duraksamama ve az önceki yargımı çürütmeme neden olsa da sesin kaynağını anlamam uzun sürmüştü.
Zaten ofisin anahtarı Alper'le bende olduğu için gelen erkek sesini ayırt etmem zor değildi, diğer kadın sesini tanımadığımı bildiğimden daha fazla kapı önünde kalmamak için kapıyı tıklayıp içeri girdim.
Daha önce görmediğime emin olduğum biri ve Alper'in bakışları bana dönerken kaşlarımı çattım.
"Merhaba?" dedim burada ne olduğunu bir an önce öğrenmek için acele ettiğim ses tonuyla.
"Sizi tanıştırayım ben," dedi Alper telaşlı bir ses tonuyla ya da daha çok annesi sanki suç üstü yapmış bir çocuk gibi.
İşaret parmağı ile kızı gösterip "Begüm," dedi gülümseyerek "sevgilim." sonra beni gösterdi, "Bu da Ilgım," dedi demin ki tebessümün kırıntısı bile yüzünde yer etmemişken "Okyanus'tan ve gruptan arkadaşım."
O an hissettiklerim bir yana, zaten benim hakkımda ne diyecekti ki, bana bu demesi bir miktar canımdan can kopmasına neden olmuştu.
Yine de elimi uzattım, el sıkışırken "Memnun oldum." dedim yüzümde bunu doğrular vaziyette yer etmiş sahte gülümsemeyle.
"Bende." dedi yapmacık bir ifadeyle. Alper'le olması bunu söylememde bir eken değildi çünkü cidden iticiydi. Kim Okyanus'a gelirken topuklu ayakkabı giyerdi ki! Hoş, giydiği halde boyumuz anca denkti.
İşte tam o sırada telefonum çaldı, biraz daha burada duramayacağımı fark etmiş gibiydi sanki.
"Efendim?" dedim Aslı'nın aramasına. En son ne zaman telefonda konuştuğumuzu bile hatırlamıyordum. Daha rahat konuşabilmek için ofiste bulunan balkona gittim.
"Bak canım, açık konuşacağım." dediğinde gözlerimi devirdim. Biz buna kırıcı sözleri süslemek diyorduk.
"Evet, dinliyorum."
"Tuğra da sende benim arkadaşımsınız, çok yakın." dediğinde hemen "Biliyorum." dedim gülümseyerek.
"Lafımı kesme de dinle, çok üzgün Tuğra. Ne güzel görüşmezken siz iyiydi şimdi yine başa sardı."
Alakasız olsa da "Sen biliyor muydun?" dedim. Ama gelen sessizlikten ne dediğimi anladığı belliydi.
"Ve söylemedin." dediğimde yine sustu.
"Diyeceklerin bu kadar mıydı?" dediğimde "Değil bekle," dedi ve devam etti "Sen körleşmişsin bunca zamandır, ki burada kısa bir süre söz konusu değil, Tuğra'nın Okyanus'ta olduğunu fark etmeyen biri ben dememişim diye bana kızamaz. Hakkın yok çünkü. Onun tek istediği bu akşam ikinizin kapışması ve karşılığında basit bir hafta geçirmeniz, birlikte."
"Olur." deyip telefonu kapattım. Zaten kaybedecek bir durumum yoktu. Ne kaybedebilirdim en fazla? Zaten beni yenemeyeceğini düşünüyordum.
*
Yarım saat ısınıp bırakacağım dememe rağmen bir saattir ısınıyordum. Daha fazla yorulmamak için oturdum ve saatime baktım. Daha üç olmasına rağmen yaptığım basit bir kahvaltı dışında yemek yememiştim. Hemen kısa bir duş aldım. Alper'le Begüm'ün hala yukarıda olmasını garipsemiş olsam bile tekrar üst kata çıkmayıp köşedeki minderlere oturdum. Yorgunluğumu yeni fark ettiğim şu dakikalar telefonumdan sipariş verecek mecalim kalmamıştı. Güçlükle telefonuma uzanıp buraya en yakın olan yerin telefon numarasını arayıp, pizza sipariş ettim.
"Pizza ve kola mı?" dedi tanıdık, elimdeki pizza dilimini kutuya bırakmama neden olan ses "akşam için ağırlık yapmasın, ben seni her türlü yenerim zaten ama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dövüş Kulübü
Fiction généraleBirbirlerinin gözlerine bakarak söyledikleri şarkılar onların birbirlerine söyleyemedikleriydi. Bir de bilinmeyeni vardı. "Söylemeden bul beni bul da kendime getir beni." diyen. ^ Elimden tutarak merdivenlerin başına yönlendirdi, elimi çekmek isteme...