Yeni •15(2/2)

7K 296 9
                                    

  "Yaralarım, kırıklarım ne kadar görünür olmuş.
Fakat uzaktan bakınca güçlüymüşüm."  

Bölüm Parçası: Kaan Boşnak - Kusmak Üzereyim

Multimedia: Tuğra, Ilgım

<>

Sevmek mi, sevilmek mi? Hayatımda düştüğüm en büyük çelişki buydu belki de. Önceden düşündüğümde sevmek derdim kesin bir yargı ile, bencildim çünkü. Düşüncesizce hareket ederdim ama şimdi anladım, karşında ki seni sevmeden onu sevmenin sadece katlanılamaz bir çile olduğunu anladım. Dün onu sevgilisiyle gördüğümde göğüsüme saplanan ağrı bugün hala tazeliğinden ödün vermeyen bir şekilde yerindeyse bu çelişkiye "sevmek" diyemezdim. Bu acının en koyu rengiydi, siyahtan bile koyuydu belki de.

Şu an sevilmekte diyemezdim. Çünkü bu sefer Tuğra da aynı konuma düşmez miydi? Ben buna katlanamazken ondan katlanmasını beklemekte bencillikti. Ama onu sevseydim mutlu olmaz mıydık? Beni bu kadar seven bir insan beni mutlu ederdi, ona inanıyordum çünkü sevgiliyken bunu kanıtlamıştı.

Ben Tuğra'yı sevecektim, ama Alper'i unutup bunu gerçekleştirecektim. Onu gördüğümde yolumu değiştirirdim belki ya da Okyanus'ta görmezden gelirdim. Sahi, hep hayatından çıksaydım yokluğumu fark etmezdi bile ama bunu Eylül'lere açıklayamazdım. Alper'den kopmak demek gruptan da kopmak demekti, bu da isteyeceğim en son şey listesinde ilk beş sıradaydı. Gerçi öyle bir listem yoktu.

En fazla ne kadar sürebilirdi ki birini unutmak? Daha önce kimseyi unutma gereksinimi duymamıştım, çünkü kimseyi hatırlayacak kadar hayatımda bulundurmamıştım. Ama biliyordum ben istersem unuturdum, başka çarem yoktu.

"Ilgım, düşündüğüm üzere araba da kalmak istiyorsun fakat yemek yiyeceğiz." diyen Tuğra'yı daha fazla bekletmedim ve açtığı kapıdan hemencecik indim.

"Hayır," bu dediğime önce şaşırdı sonra kaşlarını kaldırdı sanki cümlenin devamını merak eder gibiydi, "aksine acıktım." 

Yemekten sonra okula gideceğimiz için şık bir yemek değildi, zaten böylesi daha iyiydi. Sevmezdim ben şık yemekleri, daha sıcak ve minik ortamlar tercihimdi.

Siparişlerimizi beklerken, "Senin kafeni bırakıp yemek yemek için buraya gelmemiz ayrı bir ironi."

"Açık olmak gerekirse, bizim kafede böyle güzel hamburger ve patates cips yapılmıyor."  dedi samimi bir halde.

"Bizim derken, kim ile?" dedim kaşlarımı çatıp, ben sadece ona ait sanıyordum.

"Siparişlerimizde ne çabuk geldi, değil mi?" dedi demin masaya bırakılanları işaret ederken.

Sorumu es geçmesine sinirlenerek "Öyle." deyip tabağı önüme çektim.

Bu hareketime gülümsedi ama bir şey demedi. Hamburgerimden koca bir ısırık alırken göz ucuyla ona baktım. Elindeki telefonuyla ilgileniyordu, konuşmak yerine. Sessizliği sevmediğimi bilirdi.

"Senin fotoğrafını çekeceğim." Çocuğunda günahını almışım.

"Ya, sevmem öyle şeyleri."

Hamburgerimden bir ısırık alacağım sırada aniden bugün ikinci kere konuyu değiştirdi "Şu çocuk çok tatlı değil mi?" dedi kafasıyla yanı işaret ederek. Hemen yana dönüp gösterdiği yere baktığımda tebessüm ettim. 

Klasik çocuk hareketleri madde 1.: Anneye istediğini zorla aldırtma.

"Çok güzel çıktın."

"Anlamadım?" dedim dediğini duyduğum halde.

"Bundan sonra ne zaman geleceksin, şarkı söylemek için?" dediğinde her zamanki bilindik hareketimi yaptım, gözlerimi kapattım, sakinleşmeyi umdum. 

"Bari fotoğrafa bakayım." dedim gözlerimi kırpıştırıp.

"Gelirsen olur?"

Nefesimi seslice koyverip "Geleceğim, tamam." dedim.

"Ve bu fotoğrafı internete atacağım." dedi ve zaten ödenmiş hesabı fırsat bilerek arabaya koştu. Zaten itiraz etmezdim, kimi kandırıyorsam, tabii ki ederdim.

*

Beni okulun önüne bıraktığında inmek üzere kapıyı açacakken durdurdu, "Ne zaman geleceksin?"

"Her şey anında olmaz, beklemen gerekir." dediğim anda pişman oldum ama o cevap vermekte gecikmemişti.

"Ben çok bekledim, öyle değil mi? Bilirsin sabırsızım biraz." dedi dudaklarını düz bir çizgi haline getirip. Böyleyken çok sevilesi oluyordu ve bu bende yanaklarını sıkma isteği uyandırıyordu.

"Hadi görüşürüz." deyip el salladım ve arabadan indim.

Üniversiteye giriş yaptığımda grubun -bizim demek istemiyordum şu an- yanında Begüm'ü gördüğümde kaşlarımı çattım ve adımlarımı oraya yönelttim.

Eylül'e soran bir bakış attığımda dudak oynatarak "Bilmem." dedi.

Begüm "Biz de sana bir şey diyecektik." dedi Alper'le kendisini göstererek.

"Deyin siz, dinliyorum." dedim onlara bakıp.

Alper, Begüm'e kaşlarını kaldırırken Begüm umursamaz bir edayla omuz silkip gözlerime baktı meydan okur bir ifadeyle, "Zaten bunu demek için seni bekliyorduk, düşündüm ki artık kalabalık olsa bu grup." Alper eliyle yüzünü ovuştururken Begüm devam etti, "Senin sevgilinle bende katılsak olmaz mı?" 

"Benim sevgilim mi varmış?" dedim. 

"Salağa yatma, herkes fakında."  Böyle bir cümle demesine gözlerimi büyütüp baktığımda Alper'in Begüm'ü uyarmaması garibime gitmişti.

Salak gibi basit bir kelimeyi Türkçe'sinin kıt olmasına verip es geçtim ve "Benim hakkımda,"elimle kendimi işaret edip "benim bile haberim olmayan bir konudan kimin haberi varmış?" dedim.

"Yok mu öyle bir şey, ha ben yalancıyım yani." Acaba bu kız özel üretim miydi?

"Sen öyle diyorsan öylesindir, bakayım bir" deyip onu süzdüm "şansa bak, cidden öyleymişsin." dedim kafamı yana yatırıp bu dediğime Eylül gülmemek için öksürürken Furkan "ooo" diye efekt yaptı. Bende daha fazla burada beklememek için yürümeye başladım.

"Ilgım, beni sinir etme, tatlım." İtici.

"Ne yaparsın, canım?" Dedim 'canım'ı vurgulayarak.

Alper araya girip, "Ilgım uzatma, sende Tuğra'ya söylersin beraber takılırız işte. Eylem'le Umut gidecekler il dışına sayımız azalmasın." dedi ara bulucu bir ifadeyle.

"Uzatan benim değil mi, bana salak diyen değil?" dedim bir hışımla.

Sevgilisini savunup "Onun bir adı var," dedi fakat ikinci dediği tahammül edilemezdi "ama hak ettin." dedi, yüzüne baktım belki pişman olmuştur diye. Olmadığını gördüm, sevgilisinin eli tutmasını ve buradan uzaklaşmalarını gördüm. Sonra arabada kendime verdiğim sözler aklıma geldi, onu unutacak olmam, görmezden gelmem... Ben daha bu sözü kendime vereli bir buçuk saat anca olurken böyle davranmam...

"Hak ettim. "Dedim içimden, kafamı ağır ağır sallayıp. Sonra arkamı döndüm daha fazla vakit kaybetmeden kantine gittim ve ders saatine kadar düşünmeye başladım,  ikiye on kala kalkardım.

Eskisi gibi olmak ne kadar zorlardı, mesela yine çok gülen biri olsaydım? Yarın yeni başlangıç yapacaktım. Şu an olmazdı çünkü kafamda rayına oturmayan bazı devrik olaylar vardı.

Yeni gün yeni başlangıçlar yaratırdı.























Dövüş KulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin