Yaprak sıkılmıştı ağaçtan, bahaneydi sonbahar.
Necip Fazıl
Bölüm Parçası: maNga - Cevapsız Sorular
♦
Yaptığım ne kadar yanlış olsa bile attığım adımdan sonra geri basan bir kişiliğim yoktu. Ben Tuğra'yı sevmediğim, Alper'i sevdiğim, için Tuğra'dan ayrılmıştım. Bana böyle öğretilmişti, bizim sözlüğümüzde ihanete yer yoktu çünkü doğrusu buydu.
Tuğra'nın yazdıklarını her şeyden çok merak ediyordum fakat o mektupları ondan alırsam umut verecektim, gereksiz yere.
Mektubu okumak için kafenin dışarısına yerleştirilmiş tabureden kalktığımda içeriden bizim, bana göre artıkeski, grubun çıktığını gördüm. Onlara burada olduğumu çaktırmamak amacıyla bir an önce hareketlenip arabama yerleşmeyi deneyecektim, tabii sabahın güneşli havasına aldanıp açık renkli kısa bir elbise giyen sonrada akşama o elbiseyle bu davete katılan başka biri akıllı yoktu.
"Ilgım, sen hala gitmedin mi?" dedi Aslı. Bunun üzerine Burak "Niye gitsin canım, hem Tuğra da içeride değildi kafanı çalıştırsana." dedi göz kırpıp.
Burak'ın kolunu işaret ve baş parmağım yardımıyla sıkıştırdım ve sinirli bir şekilde tısladım. "Burak, beni sinir ettin, yeter." dedim ve kolunu ittirerek parmaklarımdan uzaklaştırdım.
Büyük adımlarla arabama ilerlerken arkamdan bağırışını duydum. "Sen 'Biz tekrar olmayız Tuğra ile' diye düşünüyorsun ya, en büyük yanılgın bu senin."
Ben öyle düşünmüyordum öyle olduğunu biliyordum.
*
Eve geldiğimde ılık bir duş alıp kaslarımın gevşemesini sağlayamayacak kadar yorgundum. Pijamamı giyip yatağıma uzandım. Sahi, ben bugün ne yaşamıştım?
İlk olarak, daha önce tanımadığım, her ne kadar o da dövüş kulübünde olsa bile en azından kim olduğunu bilmediğim, biriyle buluşmuştum. Tamam, kabul burada hata payım vardı. Kim tanımadığı kişiyle buluşurdu ki? Merak yüzünden yaptığım şeyler sadece saatlerimi harcamıştı.
En önemlisi de iddia için demişti, ki bu palavrayı aklı başında olan herkesin 'Külliyen yalan.' diye nitelendireceğini düşünüyordum. Sadece cesareti yoktu ya da... Cidden oyundu.
Parktan çıktığımda gördüğüm Tuğra ile şok olduğumu tabii ki es geçmeyeceğim. Zaten o an dayanamayıp şarkı söylemeyi anında kabul etsem de Burak'ın sarf ettiği cümleler dışında pişman olmamıştım.
Ama gözümden kaçmayan bir şey vardı ki, Tuğra bayağı kas yapmıştı. Sporla eskisinden daha fazla uğraştığı belliydi.
*
Sabah telefonumun çalmasıyla gözlerimi açmadan telefonu el yordamıyla bulmaya çalıştım, ama sadece çalışmakla kalan bir eylem gerçekleştirdim. Aslında ilk çalışta pek önemsememiştim ama ses artık beynimi delmeye başlamıştı. Gözlerimi açtığımda gün ışığı fazla gelince gözümü kırpıştırıp ışığa alışmaya çalıştım.
Ayağıma yerde duran terliği geçirip sesin geldiği yöne doğru ilerlediğimde telefonun masamın üstünde olması beni şaşırtmayan bir durumdu. Arayana bakmadan telefonu kulağıma götürdüm.
"Hı?" deyip kaba bir şekilde telefonu açtığımda bu saatte annemden başkasının aramayacağını umuyordum.
" 'Hı' mı? Sen telefonu hep böyle mi açarsın?" Ama ummadık taş baş yarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dövüş Kulübü
Ficción GeneralBirbirlerinin gözlerine bakarak söyledikleri şarkılar onların birbirlerine söyleyemedikleriydi. Bir de bilinmeyeni vardı. "Söylemeden bul beni bul da kendime getir beni." diyen. ^ Elimden tutarak merdivenlerin başına yönlendirdi, elimi çekmek isteme...