6. Yabancı

217 40 4
                                    

Bazen ruhların birbirini tanıdığını hissedersin. Ezelden beri yan yanaymışsınız gibi, gördüğün anda tanıdıklık hissi ile dolup taşarsın.

---

İnsanları merak ederdim. İnsanların düşüncelerini, duygularını ve maskelerin ardına gizlenmiş gerçek kimliklerini öğrenmek isterdim. Mesela sürekli umursamaz davranan birinin iç dünyası nasıldı? Gerçekten umursamıyor muydu yoksa hayat onu bu noktaya mı getirmişti?

Kibirli ve bencil insanların ruhlarını, geçmişlerini merak ederdim. Hep böyleler miydi? Belki de hiç sevgiyi tatmamışlardı. Kimse onlara nasıl davranacağını öğretmemişti. Onlar kendileri yolu bulmaya çalışmış ve yanlış yola sapmışlardı. Geri dönüşü olmayan, ruhlarına etiket gibi yapışan bir yol.

İfadesiz bakışların ardında nasıl biri yatardı peki? Yüzünden hiçbir duygu okunmayan insanların düşünceleri nasıl şekillenirdi? Onların gerçekleri nasıl ortaya çıkardı?

Pars'ın zaman zaman düşüncelerinin derinliği nedeniyle kısılan gözleri, etraftaki gürültüye ve masada dönen konuşmaya rağmen ilgisiz bakışlarıyla, hemen yanında oturduğumuz geniş pencereden karşıda görünen büyük ve gösterişli kırık beyaz binaya bakıyordu.

Sabah uyandığımda üzerime ilk bulduğum kazağı ve pantolonu giymiş, aşağıya inmiştim. Mutfaktan gelen sesleri takip eden adımlarım, beni İpek abla ve Erna Atakol'un kahvaltı hazırladığı mutfağa taşımıştı.

Erna Atakol, dün akşam olduğu gibi yine ateşimi ölçmüş, iyi olduğuma ikna olduğunda kahvaltıyı hazırlamaya devam etmişti. Cankat'ı sorduğumda ise çoktan çıkmış olduğunu öğrenmiştim. Demir Atakol yoktu ve Cankat hem şirket ile ilgilenecek, hem de okuluna devam edecekti. Bu hafta onu fazla göremeyeceğimi hissettmiştim. Kahvaltıda sadece Erna Atakol ile ben vardık. İpek ablayı da bizimle kahvaltı yapmaya zorlaması gülümsememe neden olmuştu. Kendini kimseden üstün görmüyordu. İşte bu ona daha çabuk ısınmama sebep olmuştu. Ukala ve bencil insanları sevmezdim. Her ne kadar dışarıdan öyle gözüksem de.

Kahvaltıdan sonra birkaç saatimi odamda geçirmiştim. Saat altıya doğru ise Erez'den bir mesaj almıştım. Beni, Giray ile birlikte kafede beklediklerini belirtmişti. Oraya gitmek üzere evden çıktığımda Fırat abi anında yanımda bitmiş ve ne kadar kendim gidebileceğimi söylesem de beni zorlamış, arabaya binmemi sağlamıştı.

Beni kafenin biraz ötesine bırakmıştı. Bilerek önünde inmek istememiştim çünkü birisi görürse nasıl açıklayacağımı bilmiyordum.

Restorana girdiğimde kasadaki Bülent amcayla kısaca konuşmuş, hemen üst kattaki kafe bölümüne yol almıştım. Beni sadece Erez ve Giray'ın bekleyeceğini düşünmüştüm ancak sırtı bana dönük olan adamı tanımam uzun sürmemişti. Pars.

Yanlarına ulaştığımda konuşmaları kısa bir an durmuştu. Pars'ın yanındaki boş sandalyeye oturduğumda bakışlarını üzerimde hissetmiş olsam bile ona dönmeden Giray ve Erez'e bakmıştım. Şans eseri Pars'ın da burada olduğunu söyleyen Erez, Giray ile onu bugün tanıştırma fırsatı bulduğuna çok mutlu olmuştu belli ki.

Giray onun için bambaşka bir yerdeydi. Bunu görebiliyordum. Bebeklikten beri yan yanalardı. Bir zorunlulukla başlayan arkadaşlıkları gerçek bir dostluğa dönüşmüştü.

O ikisi eskiden yaşadıkları saçma olayları konuşurken benim gözlerim yanımda oturan Pars'ın ifadesiz yüzündeydi. Bir şeyler düşündüğü belliydi ama bunu göstermek istemiyor gibi bakışlarını dışarıya dikmişti.

Onu tanımıyordum. Yalnızca ismi vardı benim için. Kim olduğunu, düşünce şeklini, tavırlarını ya da onu anlamamı sağlayacak hiçbir şey hakkında bilgim yoktu. Pars tam anlamıyla bir bilinmezlikti ve yapım gereği ben bilinmezlikten hoşlanmazdım.

İzdüşümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin