1. Gizemli Not

388 49 1
                                    


Gölgeler karanlıkta görünmez.

---

Sıcak hava yavaştan yerini sonbahara bırakıyordu. Gökyüzü insanın içini huzurla dolduran bir berraklıkla hemen karşımda duruyordu. Sokakta yokuş aşağı inerken ellerimi kot pantolonumun cebine attım.

Yanımdan koşarak geçen iki çocuğu kısacık bir zamanda görsem de mutlu olduklarını anlamamak imkansızdı. Her çocuk mutluluğu hak ediyordu. Fakat ne yazık ki o mutluluk denilen bencil duygu herkese uğramıyordu. Uğradığı kısa zamanların hıncını da fazlasıyla çıkarıyordu.

Akşamın karanlığı sokağa inmişti. Hafif bir esinti saçlarımı geriye savurduğunda kollarımı kendi etrafıma sardım. Ağır adımlarla ilerlemeye devam ederken dalgın bakışlarım etrafta dolaştı ve aradığı kişiyi buldu.

Bankta oturan Giray beni görünce el sallayıp sırıttı. Onu görmek üzerimde saatlerdir gezinen kara bulutları dağıtmış ve saçlarımın arasında dolaşan bahar esintisi gibi rahatlatmıştı. Yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım. Yanına ulaşana kadar bakışlarını benden çekmedi.

Yanına oturduğum sırada kulağıma dolan çocuk bağırışlarını delip geçen keyifli sesiyle konuştu. "Bugün seninle çok eğleneceğiz."

"Kuzey nerede?" diye sorduğumda üzerindeki siyah kot ceketin iç cebinden bir çikolata paketi çıkardı ve bana uzattı. İstemediğimi belirtmek adına başımı iki yana salladığımda umursamazca omuz silkti ve kendisi için paketi açtı.

"Bilmiyorum. İşim var akşam görüşürüz dedi ve beni kibarca kovdu yanından." diyerek güldü ve çikolatasını ısırmadan hemen önce ekledi. "Biliyorsun, Kuzey bana hep kibar davranmıştır."

Bu söylediğine gülmekle yetindim. Doğru olmadığını ikimiz de biliyorduk. Kuzey, Giray'ın üstesinden gelebilen tek kişiydi. Erez ve babası, şehirden taşındığından bu yana zamanını genellikle Kuzey ile geçiriyordu. Bu da haliyle Kuzey'i rahatsız ediyordu çünkü Giray bazen fazla çocukça davranabiliyordu. Her ne kadar bir ay önce yirmi iki yaşına girmiş olsa da, hâlâ kanı deli akıyordu.

Üç yıl önce yaşadığımız kayıptan sonra Erez'in taşınmak zorunda kalmasıyla Giray dağılmıştı. Erez ile yetimhaneden arkadaşlardı, her anını onunla paylaşmıştı ve verdiği kayıpların ardından onu da kaybetmek Giray'ın çöküşü olmuştu. Onu, Erez'i evlatlık aldıklarında bile bu kadar çökmüş halde görmemiştim. Belki Giray ile bağları hiç kopmamıştı ama eskisi gibi konuşamaz olmuşlardı. Giray kardeşi gibi gördüğü Erez'i önce böyle kaybetmişti, ardından da tamamen uzaklaşarak.

Bizim tanışmamız ise onlarınkinden yıllar sonra, ilkokulda gerçekleşmişti ve o zamandan bu yana da bir günümüz ayrı geçmemişti. Erez kadar değerli olmadığımızı düşünüyordum ama bizi ailesi gibi gördüğünü o gece yaşandıktan sonra anlamıştım. Ne yazık ki Çilay bunu asla bilemeyecekti. Mezarının başında anlattıklarımı duymuyorsa eğer, asla öğrenemeyecekti.

Evren, yaklaşık iki buçuk yıl önce yurtdışına gitmişti. Annemi ve Çilay'ı kaybetmiş olmanın acısıyla Giray ve Kuzey'den daha kötü durumda olduğumdan Evren bana kendince destek olmaya çalışmıştı. Sonra gitmek zorunda kalmıştı. Ya da kendine bir zorunluluk yaratmıştı.

Zihnimde canlanan kötü anıları yok etmek istercesine başımı iki yana salladım. Giray ile birlikte otururken küçük bir erkek çocuğu geldi yanımıza. Altı veya yedi yaşlarında olmalıydı. İri mavi gözlerini bana dikerek elindeki küçük kağıdı uzattı.

"Bu sanaymış." diye ince sesiyle konuştuğunda kaşlarım havalandı.

İkiye katlanmış kağıdı alırken "Kim verdi sana bunu?" diye sordum.

İzdüşümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin