II: Jeon Jungkook'un Güncesi

2.6K 431 230
                                    

Ludovico Einaudi- Eros

06.11.2020 \  Porte de Montreuil, Paris.

Birkaç saat sonra Kim Jennie'nin ölümünün dördüncü gününe gireceğiz, ben ise elimde hiçbir şeyin olmadığı gerçeğiyle yüzleşmek için geçtiğimiz iki günde olanları aktaracağım.

Elimdeki en sağlam şüpheli olduğunu sandığım Taehyung, davanın ertesi günü merkeze imza vermeye geldiğinde ben de oradaydım. Taehyung'u normal kıyafetlerle görmek şaşırtmıştı, benim için o on dokuzuncu yüzyılın sonlarından gelen gizemli bir adamdı, ince boynunu kaplayan siyah boğazlı kazağı ve açık kahverengi trençkotuyla fazlasıyla günümüz duruyordu.

Taehyung'un dikkatini benim onu uzun süre izlememe rağmen ancak imzasını verip çıkmak üzereyken çekebilmiştim. Dalgalı saçlarını sallayarak yanıma geldi, o ana kadar bu çocuğa karşı hissettiğim şüphe yerini büyük bir gerginliğe bıraktı. Evet, gerginlik.

Taehyung yanıma geldiğinde aramızdaki mesafeden kıvılcımlar çıktığını görebilirdiniz, bu çocuk tek kelime etmeden bana meydan okuyordu. Nedenini bilmiyordum, belki katilin o olduğuna inandığım içindi belki kafasında başka türlü milyon tane tilki dolanıyordu ancak kazanmak istediğini çok rahat hissettiriyordu.

''Taehyung.'' dedim iyice süzerek, açıkcası imza vermeye gelmeyip peşinden koşturacağını sanıyordum ancak sessizce denileni yapıyordu.

''Dedektif Jeon.'' birkaç saniye düşündü. ''Bir gelişme var mı?''

''Dün gitmesine göz göre izin verdiğin görevlinin sorgusu için geldim, gelişmelerden sonrasında emin olacağım.''

''Size söylemiştim Wim'in gidip gitmemesiyle ilgili bir şey söylenmedi o sırada salonda değildi.''

''Aptal değilsen onun da gitmemesi gerektiğini anlarsın herhalde.'' dedim sol omuzundan itip çekerken.

''Burada bekle sorgudan sonra seninle konuşacağım.''

Sorgu odasında bekleyen Wim Morel'in karşısına oturduğumda kesinlikte beklediğimin tamamen zıttı olarak fazlaca yaşlı, beyaz saçlı bir adam duruyordu karşımda. Wim Morel bu muymuş? demekten kendimi alamıyordum.

''Evet.'' dedim dosyasını okurken. Sabıkası yoktu, ekim ayında elli altısına girecek olan adam bembeyaz siciliyle karşımda neden onu buraya getirttiğimi sorgular gibi duruyordu.

''Neden burada olduğunuz hakkında bir fikriniz vardır.'' dedim dosyasını kapatırken. ''Kim Jennie.''

''korkunç bir olaydı, o sırada sahnenin altında olduğum için şükrediyorum.'' dedi adam. ''Öyle bir şeye tanık olsam etkisinden çıkamazdım.''

''Orada tam olarak ne oldu?'' diye sordum.

''Emin değilim, Jennie'nin sahnenin altına inmesi gerekiyordu ama gelmedi. Ben de Yönetmen Park'a söylemek için sahnenin altından çıktım fakat daha yönetmenle konuşamadan olanlar oldu.''

''Bir ses duydun mu peki ya da birini gördün mü?'' Yaşlı Wim Morel, sorum karşısında bir kere bile dokunmadığı suyunu kafasına dikerken ben de gelecek olan şeye hazırlandım. Doğru tahmin etmiştim, Wim bir şeyler görmüştü.

''Taehyung oradaydı, sahnenin altında.'' dediğinde istemsizce kaşlarım havaya kalktı.

''Şaşırılacak bir şey değil aslında, oyuncuların arada perde arkasına geçerken sahne altına indiği olur...''

''Ama?'' diye üsteledim, kesinlikle bir ama vardı.

''Taehyung'un sahnesi çoktan bitmişti orada ne işi vardı bilmiyorum.'' Wim'in sözlerinin ardından telefonumu çıkartıp girişte bekleyen memurlardan birini arayarak Taehyung'u sorgu odasına almalarını istedim.

Operadaki Hayalet || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin