Aldebaran- S.A. Karl
Taehyung pek hoş olmayan bir rüyadan uyandığında arabada yalnızdı, üzeri iyice örtülmüş ve dedektif gitmeden önce ısıtıcıyı çalıştırmıştı.
Genç etrafına şaşkınca bakınırken dün gece yanına gelen dedektifi ve konuştuklarını, sonra da birlikte nasıl uyuyakaldıklarını hatırlayınca yüzüne aptal bir gülümseme yerleşti.
Taehyung arabadan inip koşarak kiliseye gittiğinde dünden farklı bir şeyler fark etti, kilise bahçesinde çocuklar vardı. Bir yabancı görmenin tedirginliğiyle kendisini izleyen bir sürü küçük göz ve fısıldaşmalar duyuyordu Taehyung.
Kilisenin içine girdiğinde gözüne ilk Rahibe Camile çarpmıştı, adımlarını kadına doğru hızlandırdı.
''Dedektif nerede?''
''Baptiste ile birlikte Peder Richardı almaya tren istasyonuna gittiler.'' Taehyung'un kaşları havalandı, pederin akşam üzeri geleceğini sanıyordu.
''Saat kaç?'' diye sordu Taehyung.
''Beşe geliyor, çanları çalmak üzereyiz.'' Taehyung, rahibe yanında olmasaydı küfür edecek kadar şaşırdı, upuzun süren uykusu kendisini hiç de dinlendirmemişti aksine bir saatliğine gözlerini kapatmış gibi hissediyordu.
''İçeri gelin Mösyo Taehyung, dedektif uyandığınızda mutlaka kahvaltı yapmanızı söyledi.'' Rahibe gülümseyip Taehyung'un kendisini takip etmesi için önden giderek, misafirine mutfağa kadar eşlik etti.
''Baksanıza Rahibe Camile, dışarıdaki çocuklar kim?''
''Kilisenin baktığı yetim çocuklar, aşağıdaki yatakhanede kalıyorlar.''
''Dün hiç çocuk görmedim.''
''Dün kasabadaydılar.'' dedi rahibe Taehyung'un önüne ekmek sepetini bırakıp mutfaktan çıkarken.
Taehyung sessizce kahvaltısını yaparken bir yandan da düşünüyordu, davanın daha ne kadar uzayacağı konusunda hiçbir fikri yoktu, tek istediği kız kardeşinin inandığı huzura kavuşmasıydı.
Taehyung son iki haftada kız kardeşi hayattayken benimseyemediği inanç sistemine ne kadar sığındığını fark etti. İlk defa bir yakınını, en yakınını kaybetmiş biri olarak tüm hayatı boyunca düşündüğü gibi karanlığa gömülme fikri artık hiç cazip gelmiyordu, çünkü Jennie karanlıktan korkardı.
Taehyung dolan gözlerini elinin tersiyle silerken pencerenin hemen gibinde hareket eden siyah bir kasket fark etti, izleniyordu.
''Hey.'' dedi önündeki ekmek sepetinden bir dilim çıkartıp pencereye doğru uzattı. ''Bunu tek başıma bitiremem.''
Birkaç saniye içinde kasketin altından turuncu saçlar ve çillerin bütün yüzünü kapladığı altı yaşlarında bir oğlan çocuğu dirseklerini pencere pervazına koyarak Taehyung'ın görüş açısına girdi.
''Rahibe Camile yabancılardan bir şey almamamızı söyledi.''
''Ama bunları bana Rahibe Camile verdi.'' küçük çocuk Taehyung'un söylediğinin üzerine birkaç saniye düşündüğünde, Taehyung kıkırdayıp ayağa kalkarak pencereye asılan çocuğu koltuk altlarından tutup içeri aldı.
Küçük çocuk ayakları yere değdiği anda bunu bekliyormuş gibi masanın etrafındaki tahta sandalyelerden birine oturduğunda, Taehyung da kendi yerine geri döndü.
''Adın ne?'' diye sordu reçel kavanozunu çocuğun önüne iterken.
''Liam. Senin?''
''Taehyung.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Operadaki Hayalet || Taekook
Fanfiction''Erik gibi çirkin bir karakteri oynamak için çok güzelsin.'' Jungkook elini fazlasıyla yakınında duran gencin kıvırcık saçlarına daldırıp buklelerini parmaklarına dolamaya başladı. ''Belki benim de içim çirkindir, dedektif.''