ד
“Yemin ederim bilmiyorum,John. Lütfen.”
Bir yumruk daha ve ardından tekrar aynı soru:
“İçeriden biri Sekiz’e yardım ediyor,kim!”
Leonard’ın yüzü kandan görünmeyecek hale gelmek üzereydi. Bu sefer “bilmiyorum.” Yerine cevap vermedi böyle yaparsa bir şeyler değişir diye düşünmüştü. Değişen tek şey; John’un yumruğunu bu sefer gözüne hedef alması oldu.
“Söyle!”
“Oldman,tanrım. Oldman!” kan fışkıran ağzından dökülmüştü sonunda cevap. John’un hiç beklemediği yerden olmuştu bu.
“Oldman mı?” dedi geri çekilerek cevapsız soruları daha da karıştırarak. Düşünmeye başladı.
“O yaşlı ihtiyara ben ne yaptım?” Gidip kendisi öğrenmesi gerekirdi.
“Leonard ağabeyim benim yerime şuan hapiste onu yarın bu saatte çıkar.”
“Canın cehenneme,John.”
Arkasını Leonard’a dönüp gitti. Leonard’ın yapacağından şüphe etmiyordu çünkü dediğini yapacaktı.
ד
Karanlığın içinde, evinin anahtarını kilide sokmaya çalışıyordu yaşlı Oldman.
“Ah,Tanrı aşkına!” O anahtarı o delikten sokmayı nefret ediyordu. Kapının üstünde ki ışığın bozulmasından sonra,her gece bu kapıda uğraşıyordu.
Tam deliği bulmuş,düzgün bir şekilde sokacakken arka tarafında hissedilen silah,anahtarı düşürmesini sağladı.
Kahverengi paltosunun içindeki bedenini arkaya doğru yavaşça çevirdi. Tam alnına doğru silah tutmuş olan John’a baktı.
“John,sen nas..”
“Neden,Oldman neden?”Arada kalan sessizliği bozan şey Oldman’ın korkusundan titremesiydi.Farklı bir soru yöneltti,John:
“Sekiz kim?”
Gözlerini kapattı, “Affet beni,Rose.” Diye fısıldadı. Derin bir nefes aldı,hızlı bir şekilde silaha doğru gidip tetiği çekti.
Silahtan çıkan kıvılcım kapının anahtar girişini bile parlatmıştı.
Sol kaşının üstünde,silahtan çıkan kurşun bir delik açmıştı ve Oldman’ı yere sermişti.Dizlerinin üstüne çöktü,gözünden akan yaşları silmeye hali bile yoktu John’un. Ne yapacaktı?
Bunca ölüm devam edecekti ve kendisinden bilinecekti.
Ayağa kalktı ve son kez bir yere uğraması gerektiğini düşündü.ד
Cenazesine bile katılamamıştı. Karşıdan gizlice izlemeye cesaret bile edememişti,John. Şimdi ise tam karşısında mezarı duruyordu,Amelia’nın.
Mezar taşının yanına oturdu ve o bitkin ağzından kelimeler dökülmeye başladı:
“Başaramadım,Amelia. Bunların neden benle uğraştığını,kim olduğunu çözemedim. Başarısız oldum. Sana sırtımı verip bana ‘Her şey yoluna girecek.’ Demene ihtiyacım var,Amelia.”
Sağ eliyle gözündeki yaşları sildi ardından devam etti:
“Küçükken babamın tabancasını alıp ona saatlerce bakardım. Tanrım,bunu sana anlatmamıştım daha önce değil mi?” John,iç cebine koyduğu silahı aldı ve devam etti
“Babam odaya girdiğinde,silahı elimden alır bana bağırırdı sonrada bulamayacağımı sandığı yere saklardı. Fakat bulurdum,bilirsin bu işte iyiyim.” Gülüyordu. O dökülen yaşlarıyla birlikte gülüyordu,John.
“Yanına geliyorum,Amelia. Bu iş sadece bu şekilde biter.”
İç cebinden çıkardığı silahı alnına götürdü,gözlerini kapattı ve tetiği çekti.
Alnından çıkan kanla birlikte mezarın üstüne yığılmıştı bedeni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKİZ
Mystery / Thriller"Dünya'nın en iyi dedektifi, Dünya'nın en zeki katiline karşı." 8 günde 8 kişi öldüren bir katil,her şeyi "8" rakamına bağlayan bir psikopat, arkasında hiçbir delil bırakmayan bir profesyonel. John Brown, dedektiflik hayatı boyunca en gizemli davala...